~3~

370 29 17
                                        

Taehyung çıktıktan hemen hemen  yarım saat sonra Jimin ve Hoseok gelmişlerdi.

Şuan ise üçü birlikte oturuyor , içeceklerini almış dizi izliyorlardı.

"Öf be bu çocuk da ne piçmiş ha!"

Diye söylendi Hoseok. Ve Hoseok bir kere bir dizi karakterine küfür ederse asla susmazdı. Sürekli olarak o karaktere küfürler saydırmaya başlardı.

Jimin ve Jungkook ise onun bu özelliğini çok iyi bildikleri için sadece göz devirmekle yetinmişlerdi.

Dizinin ilk bölümü bittikten sonra Jungkook saate baktı. Saat üçe geliyordu. Sevgilisinin gelmesine henüz iki saat vardı.

"Hadi oyun oynayalım!"

Diye bir fikir attı ortaya Jimin.

"Ne oyunu?"

Diye sordu Jungkook.

Jimin onlara geçenlerde aldığı dedektiflik oyunundan bahsetmişti. Oyuna göre bir cinayet davası vardı ve üçü o cinayetin suçlularını bulmak ile sorumluydu.

Jimin oyunu tam olarak anlattığında diğerlerinden de onay almış ve bir koşu gidip oyunun belgelerini getirmişti.

Yaklaşık iki saat boyunca oyuna devam etmişlerdi.

"Hyung bekle bize birer kahve alıp geleyim. Kahvelerimizi içerken devam ederiz. Yorulduk."

"Tamam Jungkook. Hadi çabuk ol."

"Tamam hyung."

Jungkook mutfağa gidip kettla su koyup kaynatmaya başladı. Fakat tam o esnada kalbine giren o derin acıyla yerinde çakılı kaldı.

Tek eli kalbinde zorlukla da olsa salona gitmeye çalıştı.

Hyungları mutfağın kapısından eli kalbinde yüzü acı içinde buruşmuş bir şekilde çıkan bir Jungkook görmeyi asla beklemiyorlardı.

Bir koşu yanına gittiler.
"Kook, iyi misin? Ne oldu birden?"

"Hyung, hyung ke-kesin bi-bir şey oldu. Ka-kalbim çok kötü. H-Hyung telefonumu getirin ne olur."

Nefes almakta oldukça zorluk çeken Jungkook zorlukla telefonunu getiren hyungunun elinden almış ve hemen Taehyung'un numarasına tıklamıştı.

Telefon ne kadar çalarsa çalsın açan yoktu.
Jungkook'un yüreğindeki o derin sızı gittikçe artıyordu. Sevgilisine, can parçasına bir şey olmuştu. Ama ne olduğunu bilmiyordu ve bu onu mahvediyordu.

Tekrar tekrar belki de on defa aramasına rağmen karşı tarafta açılan bir telefon yoktu.

"Hyung açmıyor. H-Hyung nolur iyi olsun. D-dayanamam b-ben o-ona bi-bi şey olursa."

Hüngür hüngür hıçkırıklara boğularak ağlayan Jungkook'u ne Jimin ne de Hoseok sakinleştirebiliyordu. Onu şuan kimsecikler sakinleştiremezdi.

Tek bir kişi... tek bir kişi onu sakinleştirebilirdi.
O da tabii ki de biricik sevgilisiydi. Ama o şuan yanında değildi ve onun ne durumda olduğundan da haberdar değildi.

En sonunda sakinleşmeyeceğini anlayan ikili bir karara varmıştı.

"Jungkook , Jungkook bana bak. Bana bak hadi. Bak ne dicem Taehyung sana Yoongiyi de alıp geleceğini söylemişti değil mi? Belki onun şarjı bitmiştir hm? Yoongiyi arayalım mı?"

Bu şuan yapılabilecek en iyi şeydi. Bu yüzden Jungkook hemen kafasını salladı ve Jimin'i onayladı.

Jimin ise tam telefonunu eline alacakken telefonu çalmaya başlamıştı bile. Ve arayan Yoongiydi.

"Ah bak, Yoongi arıyor gördün mü."

" Hyung aç hemen nolursun."

Fakat Jungkook birazdan telefondan duyacaklarını bilseydi , eğer dünyasının başına yıkılacağını bilseydi o telefon yıllarca çalsa bile açılmasını asla istemezdi.

Jimin daha fazla vakit kaybetmeden telefonu açtı ve hoparlöre aldı. Ama belki de bu asla yapmaması gereken bir şeydi.

"Alo Yoongi nerdesiniz hayatım Jungkook çok kötü Taehyung'a bir şey oldu diyor başka da bir şey demiyor"

Karşı taraftan bir anda yüksekçe ağlama ve burun çekme sesleri kulaklara doluşmaya başladı. Bununla beraber Jungkook daha fazla ağlamaya başlarken Yoongi konuştu.

"Haklı çünkü Jimin... T-taehyung trafik kazası geçirmiş. D-durumu ç-çok k-kö-kötüymüş. İ-iki defa kalbi durmuş..."

Merhabaa
Biliyorum en heyecanlı yerinde kestim eheheh
Birazcık heyecanlanın bakalım
Umarım bölümü beğenmişsinizdir💫
Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfeenn
Görüşmek üzereee 👋

~🧚‍♀️💫

Shot Glass of Tears | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin