dokuz

37 6 101
                                    

"Ben bunları anlayamıyorum ki." dedim ve testleri önümden itip başımı masadaki kollarımın arasına aldım.

Selim yaprak testlerden birini alıp soruları inceledi. "Bunları mı yapamadın?"

Dövecektim en sonunda. Sınav haftası olduğundan Ecem, Gülce, Nazlı ve ben kütüphaneye çalışmak için gelmiştik. Aslında buraya geliş amacımız kahve içip, kırk kere konuştuğumuz konuları kağıda yazarak tekrar konuşmak; en sonunda da döner yiyip eve dönmekti fakat Selim sonradan aramıza katılarak ortamın ağzına sıçmıştı. Dört saattir zorla ders çalışıyorduk ve Selim ne mola vermemize ne de başımızı koymamıza izin veriyordu.

Lise hayatımda ilk defa okulun sınavlarına cumartesi gününden çalışarak girecektim.

"O soruda sayı yok, ben çözmem arkadaş." dedim.

"Oturalım mı?"

Arkamızdan gelen sesle başını çeviren ilk ben oldum. Buğra ve Ali arkamızda ellerinde spor çantalarıyla dikiliyorlardı.

Selim yetmiyordu bir de Ali çıkmıştı başımıza. Ali ve Selim dersler konusunda birbiriyle kapışırdı. Aralarındaki tek fark Ali'nin çalışması, Selim'in zeki olmasıydı.

Bana kalsa oturmalarını istemezdim, kalabalık ortamlarda rahat ders çalışılmazdı çünkü. Ama Ali Gülce'nin Buğra da çok samimi olmasak da benim arkadaşımdı.

"Oturun." deyip bez çantamdan paragraf denemesi çıkardım. Buğra yanımdaki boş sandalyeye otururken Ali karşıma geçmişti.

Denemeyi süre tutup çözmem gerekiyordu ama şu an hem bu kalabalığın içinde kafamı toplayamazdım hem de telefonumu elime alırsam Uğur'un attığı mesajları görürdüm ve sinirlenirdim.

"Kaç saattir buradasın?" deyip elini kafama bastıran Buğra'ya zor da olsa döndüm.

"Çok uzun bir zamandır. Zorla ders çalıştım."

Buğra sarışın, kahverengi gözlüydü ve oldukça uzundu. Okuldaki erkeklerin çirkin oldukları düşünülünce okul ortalamasının üstünde kalıyordu.

Ali ise has Kürt'tü. Nereli olduğunu bilmiyordum ama Tuana'yla onun Kürt olduğunu düşünüyorduk. Koyu kahverengi kıvırcık saçları, kahverengi gözleri vardı ama buğday tenliydi. 12'lerdeki tipi en iyi olan erkek olabilirdi.

"Sus." dedi Selim kolumu sıkarken. İşime geldiği için Buğra'yla konuşmayı kesip paragraflara döndüm.

Son zamanlarda Buğra'yla her ne kadar iyi anlaşsam da konuşmak istemiyordum. Aslında direkt hiçbir erkekle konuşmak istemiyordum. Sebebi muhtemelen Uğur ve onun erkeklerden soğutan tavırlarıydı. Flörtöz kişiliğimi öldürmüştü pezevenk.

Sıkılacağımı başından anladığım soruyu okurken kütüpheyi inleten o mistik ses duyuldu. Sesin benim telefonumdan geldiğini anladığımda telefona uzanıp kimin aradığına baktım.

Uğur arıyor...

Şaşırtmamıştı.

Beni mesajlara cevap vermediğim hâlde arayabilecek tek bir insan vardı, o da Uğur'dan başkası değildi.

Telefonu sessize alıp yerine koydum. Akşam bakardım mesajlarına.

Uğur'u kelimenin tam anlamıyla sevmiyordum ve sevebileceğimi düşünmüyordum. Ancak soğuk da davransam mesajlarına cevap da vermesem peşimi bırakacak biri değildi.

Uğur'la ortaokuldan tanışıyorduk ve o zamanlar beni gördüğü yerde aşağılıyor, okulu bana zindan ediyordu. Onu hâlâ elimde bekletmemin sebeplerinden biri de buydu. İkimiz de hatırlıyorduk o günleri ve yanımda durdukça bana yaptıkları aklından çıkmıyordu, çıkmasını da istemiyordum zaten.

sen ve yıldız - textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin