Yaşamak, zamanın omuzlarıma bıraktığı bozuk bir kelimeydi.
İçimde asla başlamayacağım bir yolculuğun heyecanını taşıyordum; içimde hiç yaşamamış bir kadının ruhunu saklıyordum; içimde biri göğsümün valizinin fermuarını açıp kapıyordu; içimde biri göğsümün valizinin fermuarını bozuyordu. Nevrotik bir baş ağrısı. Kafamın içinde taşıdığım ağırlığın kısa açılımıydı bu.
Damarımın içini dolduran kanın yüzeyinde sırtüstü yatmış şekilde yüzen o kelimelerin cesetleri, benim zamanla susturduğum cümlelere aitti. Bir kadının hayalleri ölmeye başladığında, o kadın gerçeklere daha sıkı tutunmayı seçiyordu. Bir çocuğun hayalleri ölmeye başladığında ise, o çocuk gerçekleri hayali olarak görmeyi öğreniyordu.
O nevrotik ağrı beynimin içinde kaygıdan sandalıyla yüzerken, avucuma doldurduğum o buz gibi suyu tekrar yüzüme çarptım. Tekrar, tekrar ve tekrar... Kafamı kaldırıp karşımda asılı duran aynaya baktığımda, yüzümün camını dolduran su damlacıklarının çoğu orada asılı duruyor, çoğu yavaşça aşağı doğru akarak boynuma ulaşmaya çalışıyordu. Su akmaya devam ederken yalnızca yüzümü izledim.
"O"nunla ne kadar farklı olduğumu yine anladım.
Tam 3 ay geçmişti o olayın üzerinden... Ve ben sadece benim.
Kumsal Deniz.
16 yaşındayım ve pek de normal olmayan bir kızım. Her gün psikoloğa gidiyorum. "O"nu anlatıyorum ama psikolog, beni hiç anlamıyor. Hep Destek Grubuna gitmem gerektiğini söylüyor.
15. yılımın kış aylarında annem depresyonda olduğuma karar verdi; muhtemelen psikoloğa ve Destek Grubuna gitmek dışında evden çıkmadığım, yatakta oldukça fazla vakit harcadığım, aynı kitabı tekrar tekrar okuduğum, seyrek olarak yemek yediğim ve son derece bol olan vaktimin büyük bir kısmını "o"nu düşünerek geçirdiğim için.
Destek Grubunda kendimizi tanıtırdık. İsim. Yaş. Tanı ve o gün nasıl olduğumuz. "Ben Kumsal." diyordum sıra bana geldiğinde. " 16 yaşındayım. Psikoloğum "psikoz" adlı br hastalığım olduğunu söylüyor ve harikayım!"
Destek Grubu fenaydı ve birkaç hafta sonra tüm bu olaylar beni çıldırtacak hale gelmişti. (Tabi hala çıldırmamışsam.) Çarşamba günü annemle Master Chef izlerken Destek Grubundan kurtulmak için en iyi performansımı sergiledim.
Ben: Destek Grubuna katılmayı reddediyorum!
Annem: Depresyon semptomlarından biri de aktivitelere duyulan ilgisizlik.
Ben: İzin verirsen tüm gün boyunca masterchef izleyebilirim. O da bir aktivite.
Annem: Televizyon edilgin bir şey.
Ben: Of anne, lütfeeen!
Annem: Kumsal, sen genç bir kızsın. Artık ufak bir çocuk değilsin. Arkadaş edinmen, evden çıkman gerek.
Ben: Ama-
Annem: Kumsal, hayatı yaşamayı hak ediyorsun.
Bunun üzerine çenemi kapadım. Ama Destek Grubuna gitmenin, hayat tanımına nasıl girdiğini anlamayı başaramadım. Ve yine de kabul ettim. Masterchef'in kaçıracağım 1,5 bölümünü kaydettikten sonra.