28. bölüm

438 32 23
                                    

Sadi kızı ile Songül'ün yanına gider. Gittiklerinde Songül uyanmıştır ve kitap okuyordur.

Sadi kapıyı tıklar.

Sadi: Karıcığım? Kızımızın biricik annesi... Bak kim geldi?

Songül merakla kapıya doğru bakar. Sadi kucağında kızlarıyla gelir.

Songül: Kızım?

Songül: Sadi ne işi var burada?

Sadi: Baktım annesi kızımızı özlemiş, hemen aradım bizimkileri.

Songül kızını alır kucağına, öper koklar, Busecik de annesini çok özlemiştir, her halinden bellidir.

Songül: Teşekkür ederim Sadi.

Sadi: Ne demek güzelim, bak ne güzel gülüyorsun, hep gül.

Sadi kızını ve Songül'ü öyle görünce içinde resmen kelebekler uçuyordur.

Sadi: Sen mutlu ol karıcığım, Buseciğimiz mutlu olsun, Payaslı ailesi mutlu olur, tüm İstanbul mutlu olur.

Songül kızı ile hasret giderir, bir süre beraber oyunlar oynarlar. Buseciğin yemek saati geldiğinde Asım gelir.

-kapıyı tıklatır ve çekinerek içeriye girer-

Asım: Komutanım, yengem? Buse Naz'ın yemek saati geldi de, biz hazırladık *biberonu gösterir* ben halledeyim mi siz mi...

Songül: Ben hallederim, sağ ol.

Asım: Ne demek yengem, bir emrin var mı? Hemen yaparız.

Songül: Yok, teşekkür ederim.

Asım: Ben çıkayım o zaman komutanım, sizin bir emriniz var mı?

Sadi: Yok Asım, sağ ol.

Asım çıkar. Songül Buseciğin karnını doyurur.

-diğer gün-

Buse Naz'ı Asım ile geri gönderirler. Songül fizik tedaviye devam ediyordur. Yaklaşık 2 hafta boyunca her gün çalışırlar.

Sadi doktorun odasına gider.

Sadi: Müsait miydiniz?

Doktor: Tabi Sadi Bey buyurun.

Sadi: Songül'ün durumu nasıl? İlerleme var değil mi?

Doktor: Evet, beklediğimizden daha hızlı toparlanıyor, fizik tedavi de çok işe yaradı, Songül Hanımın da bu konuda ki çabası göz ardı edilemez. 1 hafta daha devam edip duruma göre bitireceğiz fizik tedaviyi. Sonra da taburcu olabilir böyle giderse.

Sadi: Çok şükür. Sağ olun.

Sadi çıkar, çok mutludur, hemen Songül'ün yanına gider.

Sadi: Güzelim? Nasılsın bugün?

Songül: İyiyim, aynıyım. Ne oldu?

Sadi: Karımın nasıl olduğunu merak ediyorum.

Songül: Sadi, bak bu süreç uzadı evet ama bu barıştık demek değil.

Sadi: Songül'üm, sen de bana hak vereceksin ben eminim.

Songül: Sadi sen bana yalan söyledin, önceki yalan bunun yanında melek kalıyor, ya sen bana adını başka söyledin, mesleğin farklı, ben seni tövbekar mafya sanarken sen polis harekatta polissin, komutanım diyorlar ya. Bu senin için normal bir şey olabilir ama bu yaşadıklarımızı izin ver ben bi sindireyim. Nefes alamıyorum bile artık.

Sadi: Songül'üm mecburdum. Yoksa sana nasıl yalan söylerim?

Songül: Bilemiyorum artık.

-aradan bir hafta geçer-

YENİ HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin