1 hafta sonra...Git gide alışmaya başlamıştı kalbindeki sızıya. Sabahları hep bir boşluğa uyanıyordu.
Bu boşlukla savaşması lazımdı.
Annesi ve babası onu böyle yetiştirmemişti. Geldiği bu hal ona yakıştırmayacaktı kesinlikle ailesi. Günlerinin sürekli aynı olması, kimse ile düzgün bir iletişim kurmayıp sadece yürüyüş ve uykudan ibaret olan bu hayatını yoluna koymalıydı.
Doğrulduğu yatağından karşıdaki aynaya yansıyan görüntüsüne çarptı gözleri. Morarmış göz altları, beyazlamış teni, yemekten harap olmuş dudakları, birbirine girmiş saçları. Hiç iyi görünmüyordu. Başlangıç olarak dış görünüşünden başlaması gerektiğini düşündü.
İlk iş olarak kalkıp bir duş aldı. Üzerine bej rengi bir eşofman takımı geçirip aynanın karşısına geçip saçlarını taramaya başladı.
Aklına babası düştü. Kötü bir gün geçirdiğinde soluğu kızının yanında alıp saçlarını okşar koklardı.
Gözlerinden bir kaç damla yaş döküldü. Derin bir nefes alarak odasının penceresine yaklaştı. Ardına kadar açtı camı. İçeriye temiz havanın dolmasını sağladı. Ardından yatağındaki nevresim takımlarını değiştirerek devam etti. Odasında bir kaç değişiklik yapmak istediği belliydi. Bir şeyler ile meşgul olmak ona iyi gelecekti.
Sonrasında hala boşaltmadığı bavulları olduğu aklına geldi. Dolabın başına geçerek bavullarını boşaltmaya başladı. Kıyafetleri, ayakkabıları, çantaları derken kapının yanındaki kolilerine geldi sıra. Kolileri özenle açmaya başladı. Önce kitaplarını çıkardı koliden ardından babasının kitaplık ve çalışma masasında kendine alan açarak yerleştirdi. Tuttuğu defteri, çeşit çeşit kalemleri ve fotoğraf çerçeveleri. Çerçevelerde yer alan fotoğrafları teker teker bakıp iç geçirerek odanın çeşitli yerlerine koydu.
Odasına şöyle hızla bir göz gezdirdiğinde bir nebze de olsa kendisine ait hissetti.
Alt kata inmeye başladığında akşam üstü olduğunu farketti. Mutfaktan gelen tıkırtılar akşam yemeğinin yaklaşmış olduğu gösteriyordu. Salona doğru yürümeye başladığında pencerelerden içeriye araba farları süzüldü. Araba motorları kapandığında merdivenlerde ayak sesleri duyulmaya başladı.
"Koşma Burçak, merdivenlerden koşarak inilmez!" diye bir ses yükseldi.
Burçak, babaannesine omuz silkerek kapıya koşmaya devam etti. Kapıyı açar açmaz "Anneee!!" diye çığlık attı. Gelenler Burçak'ın annesi ve abisiydi. Annesi kızına kocaman sarılırken arkada duran bir yüz ona tanıdık gelmişti.
Sarılmanın ardından titreyen sesi ile Huzur'un yanına yaklaşıp "Sen o olmalısın, abimin huzuru"
Aniden sıcak ve samimi bir şekilde sarılmaya başladı. Gözlerinden süzülen yaşlarıyla birlikte saçlarını okşamaya başladı Beliz halası, Huzur'un. "Çok üzgünüm, babanın artık burada olmamasından dolayı. Çok üzgünüm, şimdiye kadar seni tanıyamadığım için. Çok üzgünüm tüm bunlar yaşanırken yanında olamadığım için." diyerek sarılmaya devam etti.
Bu sarılmanın Huzur'a iyi geldiği yüzünden belliydi.
Yüzündeki tebessüm ile gözlerinden yaş aktı. Zor bela çıkan sesi ile "Hoşgeldin hala" diyebildi sadece. Bu konuşmanın devamını içeriye giren amcası, çocukları ve yeni eşi böldü. Dikkatler bir anda amcasının yeni eşi ve çocuğunun üzerinde toplandı. Amcası bu sessizliği bozmak için "Bizde hoş geldik mi Huzur?" diye soru yöneltti. Bakışlar bu seferde Huzur'un üstünde toplandı.
Huzur şaşkın bir yüz ifadesi ile " Evet, hoş geldiniz." diyebildi.
Bundan kısa bir süre önce küçük evlerinde üç kişilik küçük bir aileye sahipken bir anda boşluktan kendini kocaman bir evde kalabalık bir ailenin içerisine dalmıştı Huzur. Babaannesi ortamdaki gergin sessizliğin üzerine yanlarına yaklaşan Filiz hanımı görünce "Evet sevgili ailem, yemek hazır. Artık masaya geçelim. Herkesin aç olduğunu düşünüyorum." diyerek salondaki büyük masaya doğru yürümeye başladı. Hepsi bir halde masaya geçmeye başladı. Yemeklerini yerken kimseden doğru düzgün bir ses çıkmıyordu. Masada büyük bir sessizlik hakimdi.
Ardından amcası söze başladı. "Sizleri düzgün bir biçimde tanıştıramadım. Eşim Seda ve kızı Buse" diyerek gözleri ile işaret etti.
"Seda ile uzun bir zamandır tanışıyoruz. İşlerimizin Almanya ayağında çalışmaktaydı. Ama artık burada benimle, bizimle beraber yaşayacaklar. Çalışmak isterse tekrardan bizim bünyemizde çalışabilecek. Kızı Buse, artık benimde kızımdır. Sizinle beraber aynı okula gidecek. Sanıyorum ki Buse sizinle yaşıt olmalı Huzur ve Burak. Hepinizin birbiri ile güzel bir şekilde anlaşacağını düşünmekteyim. Okul ile iletişime geçip sizin üçünüzün aynı sınıfta olmasını istediğimizi söyleyeceğim. Birbirinize destek çıkacaksınızdır sonuçta hiçbiriniz son zamanlarda güzel sayılabilecek olaylar yaşamadınız." Diyerek son lokmasını attı ağızına.
Ardından bardağında kalan son yudumu alıp boğazını temizleyerek söze devam etti "Yemekten sonra aile dostumuz olan Yiğit ailesi ve çalışanlarımızdan olan Samet ve ailesi bize katılacaklar. Yokluğumda işlerin gidişatı hakkında muhabbet edeceğiz." Diyerek ayağa kalktı.
Onun ayağa kalkması ile birlikte babaanne de ayağa kalktı. İkisi birlikte salon verandasına çıktılar.
Filiz hanım arkalarından kahvelerini götürdü. Aralarında önemli konuşmaların döndüğü dışarıdan bakılıncada görülüyordu. Filiz hanım ardından içeriye gelerek "Beliz hanım odanız hazırlandı, aynı şekilde Burak'ın da odası hazır. Ayriyeten Buse kızımızın odasını da sizin yan odanıza hazırladık Seda hanım" diyerek salondan çıktı.
Buse ve Seda'nın çekimser halleri ne taraftan bakılsa görülüyordu. Beliz ayağa kalkarak koltuk tarafına geçti. Ardından oturduğu yerden yanını işaret ederek "Huzur seninle konuşmak için sabırsızlanıyorum gel lütfen. Ah Seda lütfen siz de katılın bize." dedi. Yavaş bir halde konuşmalar dönüyordu. Birbirleri ile tanışıp kaynaşmaya çalışıyorlardı.
Huzur bir anlık da olsa yine kafasındaki düşüncelere bıraktı kendini. Burada ne yaptığını buraya nasıl geldiğini düşünmeye başladı bir anda.
Gözleri halasına kaydığında aynı babası gibi halasınında gülümseyince gözleri kısılıyordu. Ardından gözleri camın öteki tarafındaki amcasına kaydı. Amcasınında aynı babası gibi gamzeleri vardı ve kirpikleri aynı ok gibiydi.
Üçünün bu benzerlikleri şaşırtıcı derecedeydi. Bir anlıkta olsa gülümsedi. Kendini yabancı gibi hissetmediğini farketti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Huzur
General Fiction"Merhaba güzel kızım, Eğer bu mektup eline geçmiş ise ayrı düşmüşüz demektir. Sana hayatı hiçbir zaman tam olarak anlatamadım. Senden gizledim. Yok sayarsam gerçekten yok olur sandım. Ama sana bütün gerçeklerini bir bir anlatacağım. Bunları öğrendi...