Sadece ışıklar sönünce mi karanlık hüküm sürer?
Acılar ve alışkanlıklar da bizi bu vicdansız hükmün kölesi etmez mi?
İnsan ne ile yaşar?
Lev Tolstoy'un şaheseri olan kitabının ismi aklımı kurcalıyor, kendi kendime sorular sormamı sağlıyordu.Yüzüme inen yumrukla beraber kendimi yerde buldum.
O yumruğa kadar daldığımı bile fark etmemiştim. Yerden kalkıp
"Ne yapıyorsun sen" diye bağırıp bende fazlasıyla sert bir yumruğu adamın yüzüne indirdim .
Yumruğumla beraber yere düştü.
"Hocam özür dilerim , bir anlığına kendimi tutamadım" diye savunma yapmaya başladığında Yiğit, koşar adımlarla yanımıza geldi. Adamı kaldırıp
"Tamam Ali, bugünlük bu kadar yeter idman bitti." Diyip dersi sonlandırdı.
Öğrenci gidince "Kumsal , kızım sen iyi misin? Karşındaki senin öğrencin kendini kaptırıp ona nasıl vurabilirsin?"
Diye sorduğunda suçlulukla başımı öne eğdim.
" Yiğit, kusura bakma ya ben dalmıştım bir anda o vurunca refleksle bende vurdum." Diye açıklama yaptığımda gıcık bir şekilde gülümseyip
"Tamam güzelim benim, sen yeni öğrenci gelene kadar geç bir köşede dinlen sakın kimseyle yumruk yumruğa da gelme çünkü ben adamları yerden toplamaktan artık çok yoruldum."
Dediğinde bıtkın çıkan sesi yüzünden kocaman bir kahkaha attım. Saçlarımı karıştığında yanağından öpüp hızlıca giyinme odasına doğru ilerledim.
Biraz yemek yedikten sonra yiğit arayıp yeni öğrencinin geldiğini haber verdi.
Boks eldivenlerimi ve enerji içeceğimi alıp giyinme odasından çıktım.
Yiğit'i gördüğümde yanında ki adamla bir sohbet içinde olduğunu fark ettim. Büyük ihtimal yeni öğrencim bu adamdı. Yanlarına doğru ilerleyip Yiğitin yanında durdum. Yiğit benim geldiğimi görünce sıcak bir şekilde gülümseyip konuşmaya başladı.
"Kumsal güzelim, yeni öğrencin Tolga kendisinin kick boks eğitimi var buraya sadece idman yapmak için geldi. Yardımcı olursun." Dediğinde başımla yeni öğrenciye selam verdim.
O ise bana sadece gülümsemekle yetindi.
Ardından Yiğit yanımızdan uzaklaştı.
"Tolga, sol tarafta erkek giyinme odaları var. Orada üstünü değiştirebilirsin.
2. Salonda seni bekliyorum." Dediğimde kafasıyla onaylarak yanımdan uzaklaştı. Onu beklerken bende Boks ringinin kenarına oturup enerji içeceğimi içmeye başladım.
Duyduğum ıslık sesiyle bir anda arkamı döndüm.
"İçtiğin şey çok zararlı bilmiyor olamazsın değil mi?" Karşımda Tolgayı görünce derin bir nefes verdim.
"Önemli mi?" Sorumun ardından beni incelemeye başladı. Soruma bir cevap beklemiyordum. Oda tıpkı düşündüğüm gibi cevap vermeyi reddedip boks eldivenlerini takıp ringe geçti.
Bende boks eldivenlerimi taktım .
"Başla" diyip bende ringe girdim. Ellerimi iki yana açıp vurmasını bekledim. Sırıtıp sağ elime yumruk attı. Ardından sol elime vurmasını beklerken yumruğunun suratıma isabet edeceğini anladığımda hızlıca eğilip karnına yumruk attım ardından sertçe ittirdim.
Yere düştüğünde inlemeye başladı.
Saçlarımı geriye atıp sırıtarak ona baktım.
Kafasını kaldırıp oda sırıtarak bana baktı.
Bir anda bacağıma vurduğu darbeyle yere düştüm. Ayağa kalkıp bana elini uzattı. Elini görmezden gelip yerden destek alarak kalktım. Yiğit'in uyarısını hatırladığımda cevap vermek yerine ellerimi açıp vurmasını beklemekle yetindim. Bir kaç saat daha çalıştıktan sonra üzerimi değiştirip spor salonundan çıktım.
Ne yapsam diye düşündükten sonra kütüphaneye gitmek için yoldan çevirdiğim bir taksiye binip ilerlemeye başladım.
Terkedilmiş denilen cinsten bir kütüphaneydi. Burada insanlar değil eski kitap kokusu hüküm sürüyordu.
Küçüklüğümden beri her kötü hissettiğimde bu kütüphaneye gelirdim.
Gelmeyeli çok uzun zaman olmuştu.
Eskiden cıvıl cıvıl olan bu kütüphane artık unutulmuştu. Yıllar buraya da acımamıştı. Dünya klasiklerinin olduğu bölüme ilerleyip kitapları incelemeye başladım.
Adım sesleri duyunca belimdeki çakıyı yokladım ve hızlıca arkamı döndüm döndüğümde yaşlı amcayı görünce rahatladım.
"Güzel kızım korkma ben Yusuf amcan"
Dediğinde " Yusuf amca böyle sessizce gelinir mi ya ödüm koptu." Diye sitem ettim.
"Deli kız senin yine ne derdin var?"
Gözlerimi kaçırdım. "Seni yıllardır tanırım. Her derdin olduğunda buraya gelirsin. Zaten yıllardır senden başka kimse buranın yolunu bilmez."
Raftan bir kitap alıp kapağını incelemeye başladım.
"Bilinmeyen bir kadının mektubu ,
Çok özel bir kitaptır. Stefan Zweig'ın kalemi iyiydir. Okumanı öneririm." Dediğinde yanağından makas alıp bir masaya oturdum.
Zaman su gibi geçti, kitap ise bitti.
Dışarıyı izlemeye başladım. Ardından hemen çantamdan günlüğümü çıkarıp kitap hakkında ki düşüncelerimi yazmaya başladım.
"Kızım uyansana" irkilip gözlerimi açtığımda etrafa bakmaya başladım.
Havanın çoktan kararmaya yüz tuttuğunu fark ettim.
"Noldu Yusuf amca?" Diye sorduğumda
"Kızım ben içerde otururken sen burda uyuyakalmışsın. Alarm sesi gelmeye başladığında uyuduğunu fark ettim.
Hadi kalk işe geç kalacaksın" diye açıklama yaptı.
"Ben bir lavaboya gidiyim daha sonra eşyalarımı toplar işe giderim amca sen merak etme" diyip Yusuf amcanın yanından uzaklaştım.
Lavaboya girer girmez ayılabilmek için yüzüme su çarptım. Ardından saçlarımı düzelttim.
Lavabodan çıkıp aceleyle eşyalarımı topladım sonra da Yusuf amcayla vedalaşıp kütüphaneden çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsessiz
RomanceSadece ışıklar sönünce mi karanlık hüküm sürer? Acılar ve alışkanlıklar da bizi bu vicdansız hükmün kölesi etmez mi? Zor bir hayatla savaşan Kumsal, dönüm noktasını istemekle yetinmeyi bırakıp artık zorluklarla değil istekleri için mücadele etmeye...