"Denizlerin eşiğinde
𓍢ִ໋🌷͙֒Yine sıradan bir perşembe ikindisi, soluk pembe, kulak üstü kulaklığını içinde gloss, gözlük, kalemlik gibi eşyalarının olduğu çantasından çıkartıp kafasına geçirdi kız.
Ayakkabısını giyerken de, elini telefonuna atıp şarkı açarken de, Lovers Rock dinlerken de, uzun bir yol yürüyüp metroya binerken de, metrodan inip sahile yürürken de aklında hep aynı şey, daha doğrusu aynı kişi dolanıyordu.
Youka Watabane
Diğer insanlardan farklı hissettiren bu kızın gizemini bir türlü anlayamıyor, dolayısıyla neyi nasıl hissettiğini de anlayamıyordu.
Sahile geldiğinde sahil kenarına inmeden bir banka oturup boş, kızıl gözlerinin önünde serpilen, rüzgarda dalgalanan perçemlerinin arasından mor, lacivert mükemmel renk uyumları oluşturan denize dikti.
Ne düşüneceğini, nasıl yorumlayacağını bilmiyordu. Bu konuda kendisini çok bilgisiz ve işe yaramaz olarak görüyordu. Anlayamıyordu. Anlamak istememezlik de yapmıyordu oysa. Anlamaya hazırdı, istiyordu. Merak ediyordu işte.
Peki, Youka'dan istese kabul eder miydi ona kendi gizemini anlatmayı?
İster miydi o da böyle deniz kenarında bir bankta oturup bu mükemmel manzarayı seyretmeyi?
İster miydi o da beraber kitaplar okuyup tartışmayı?
İster miydi o da sayısız tartışıp geri barışmayı?
İster miydi o da sıcacık, büyük bir yatakta sarılıp kucaklaşmayı?
İster miydi o da beraber çimlere uzanıp gökyüzüne bakmayı?
İster miydi onunla beraber aynı ortamda bulunmayı..?
İster miydi..?
Kız gözlerini ufka dikti. Ufuk aynı onun gibiydi. Onun kadar gizemli fakat gerektiğinden fazla -ya da normal insan olmadığından ona garip geliyor- huzur veriyordu.
Onu dinlemek istiyordu. Sabahlara kadar. Saatlerce, günlerce, aylarca, yıllarca.
Merakla kırpıştırdığı gözleri, kalbinin ritminin hızlanmasına sebep olurken kızıl gözlü kız sadece onun o güzel gözlerinde boğulmak istiyordu. Bir deniz, hayır bir okyanus kadar derin olan gözlerinin derinliklerine batmak, gözlerindeki o gizem labirentin içerisinde kaybolmak ve kimse tarafından bulunmamak istiyordu.
Aklını dağıtmak için parmakları şarkıdan şarkıya atlasa da bilinçli ya da bilinçsiz olarak düşündüğü şeyleri aklından kovamıyor, onlardan, ondan, kurtulamıyordu.
En sonunda kulaklığını kapatıp çantasına geri koyduğunda çantasını da bir çırpıda koluna geçirmişti.
Biraz kafasını boşaltmak istiyordu sadece. Düşüncelerin içerisinde tekrar kaybolmak değil.
Sahil kıyısında tempolu adımlarla yürürken bile bütün kızıllarla göz göze gelmeyi bırak, kızıl teni gördüğü anda ya kafasını temelli aşağıya eğiyor ya da temelli yol güzergahını değiştiriyordu.
Martıların ve denizin sesinin ayrı bir güzelliği vardı onun için. Tabii köpekbalıklarının da...
***
Üç saat boyunca durmadan yürümüştü fakat ayakları yerine başı ağrıyordu.
Ağzına çantasındaki ağrı kesicilerden birini attı ve su şişesini tepesine dikti. Unutamıyordu işte. Olmuyordu. Kafasına gelen her düşüncede, kulaklıklarından kulaklarına dolan her bir notada aklında o beliriyordu.
Engel olamıyordu.
Elinde değildi bu.
Geçeceğini sansa da pek işe yarıyor gibi görünmüyordu demek ki.
Ve o işte ordaydı. O kızıl saçlar... Denizlerin eşiğinde.
~Mariéna.
23.11.23
ŞİMDİ OKUDUĞUN
―୨୧⋆ ˚Dalgalar
Romance―୨୧⋆ ˚Dalgalar Denizlerin eşiğinde Ben hep koştum hep yoruldum Dalgaların beşiğinde Hem coştum hem duruldum Köpük köpük oldum bazen Tam o anda geldi hüzün Kıyılara vurdu yüzün Ben hem coştum hem duruldum 𓍢ִ໋🌷͙֒ "Youkacchi, beni dalgaların ortasınd...