"Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman, Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü."
"Sabahattin Ali""Bana yalan söyledin Sadi!!"
Sesin geldiği yöne döndüğünde Songül'ün hayal kırıklıkları ile dolu olan gözlerine değdi Sadi'nin telaşlı gözleri. Yaşadığı korku kat be kat büyürken cevabını almak için beklediği sorunun ağırlığı ile ezildi içi. "Geçmiş bu kadar can yakıcı olabilir miydi?"
Acılı bakışları tekrar Derya'yı bulduğunda kadının sessiz yakarışlarıyla akıttı içindeki zehiri . Ve o an anladı duyduğu cümlenin barındırdığı korkunç gizemi.
Bu sessiz çığlık bir kıyamet alametiydi.
Geçmişin harlı ateşi dalga dalga yayılırken zihnindeki düşüncenin gerçekliği ile yüzleşti bir kere daha.Sözel olarak bir cevap alamamış olsa bile Derya'nın gözlerinde gördüğü korku; geçmişin ve en önemlisi gençliğinin kilidiydi.
Sırlarla dolu geçmiş, paslı kilidini kırıp büyük bir tufan yaratmak için hazırlanırken yaşadığı bu zamansız aydınlanma ile buz kesti bedeni. Zihnini bulandıran düşünce bir bıçak gibi keskin, bir volkan gibi yakıcı olsa da kafasının içinde yankılanan o nefret dolu sesi susturamıyordu Sadi.
"Derya hamileydi. Biz; senin yüzünden kaybettik bebeğimizi.."
Tek bir cümle, bir domino taşını yerdinden oynatıp bütün gerçekliği alaşağı etmiş ve ardında gözle görülür koca bir yıkım bırakmıştı.
Ama bu yıkım aynı zamanda yeni başlangıçlara da gebeydi.
Bir sonraki adımını düşünürken gözlerini kapatıp derin bir nefes çekti ciğerlerine Sadi.Aldığı nefes boğazını yakarken Songül'ün gidişini izledi çaresizce. Acı ve korku aynı anda bedenini esir alırken, gençliğini öldürmenin çaresizliği ile yandı içi.
Farkında olmadan sebep olduğu şeyler omuzlarına koca bir dert yüklemişti şimdi. Gözlerinin önünde abisinin nefret dolu bakışları, karşısında acılı bir kadın, ve hiçbir şeyden haberi olmayan bir genç duruyordu şimdi önünde koca bir dağ gibi.
Yaşadığı duygu yoğunluğu ile olduğu yerde sendelerken, ortalığı kasıp kavuran bir kasırganın ortasında kalmış olmanın rehaveti sardı içini.
Songül'ü de alıp bu karanlık dünyadan kaçmak, istedikçe kör olası vicdanının ayak sesleri ruhunun en derinlerinden duyulmaya, yüreğine saplanan bıçak, böğrünü deşmeye devam ediyordu. Ve sonunda dayanamadı, isyan etti Sadi.
"Bir insanın geçmişi bu kadar karanlık olabilir miydi?"
Yaşadığı çaresizlik onu dermansız bırakırken güç bulduğu kadının daha önce söylediği bir söz yankılandı kulaklarında.
"Beyaz gülün gölgesi bile siyahtır sonuçta."
Buruk bir tebessüm, acılı bir bakış yerleşti o an yüzüne.Titreyen dudaklarının arasından tek bir isim döküldü pervasızca.
"Songül" dedi duraksayarak. Dudaklarının arasından dökülen isim kalbini yaktı önce. Göğsüne oturan taş nefes almasını engellerken tek damla yaş süzüldü yanağından boynuna.
Koyulaşan mavilikleri Derya'ya öfke ile bakarken söylemek istediği bütün kelimeler dizildi boğazına.
Oysa avazı çıktığı kadar bağırmak için can atıyordu ilk defa.
Ama sustu Sadi.Şimdiki suskunluğu çaresizlikten de olsa çok iyi bildiği bir şey vardı.
"Susmak bazen bir kabulleniş bazen de bir direnişti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir küçük sadgül meselesi
RomanceTesadüf diye bir şey yoktur olması gereken olur. Songül ve Sadi'nin de hayatlarının kesişmesi tesadüf değildi olması gereken oldu. Sadi yeni hayatında Songül için her şeyini veremeye hazır. Peki Songül'ü bekleyen gerçek ne? Ve bu gerçeği kimden v...