🔆
Oturuyorduk. Bayağı yürümüştük ve açtık. Gerçektende dediğime gelmişlerdi sonunda. Burada bizim olduğumuzdan daha fazla hayvan vardı. Üstelik daha alçak bir yerde kalıyordu. Kışları daha sıcak geçecekti.
Yanımda oturan Gron elleri ile bir şeyler yapıyordu toprakta. Ayaklarını da kullanıyordu toprağı yoğuruken.
Biraz farklıydı bizden. Gelişmemiş gibiydi kafasının içi.
Onu izlediğimi fark edince dişlerini göstererek güldü. Kahkaha attığında elinin tersiyle vurmuştu bacağıma. Acıyla eğildim. Yanlışlıkla yapmıştı, biliyordum ama Kamu yine de burnumun dibinde bitmişti. Beni yanına çektiğinde Gron'un da yüzü düşmüştü.
"Bilerek yapmadı." dedim sadece. Yine de uzaklaşmıştık ondan. Gron ise az önce olanları çoktan silmişti küçük beyninden. Toprakla oynamaya devam etmişti.
"Canını yaktı." dedi. Başımı iki yana salladım.
"Geçti bile. Yaptığın yanlıştı. Üzülürdü."
Hiçbir şeyi umursamayan iri adama bakıp tekrar bana döndü. Sonra bıraktı bileğimi. Geri gittim yanına, oturdum.
Topraktaki çukur gözlerini bana çevirdi. Kıstı gözlerini. Boğazından bir-iki ses çıkardı. Sonra işaret parmağını yüzüme uzattı. Dudaklarımı tutup çekti, saçlarıma daldırdı kalın parmaklarını. Gülümsedim. Aptaldı ama zararsızdı.
Bu sefer parmağını mavi gözlerime doğru tuttu. İlk defa fark ediyordu gözlerimin onunkilerden farklı olduğunu. Yanında oturan erkeğe çevirdi bakışlarını. Kafasını eğip gözlerine baktı. Kahverengiydi. İlerideki erkeklerin, hatta bize sinirlice bakan Kamu'nun gözlerine baktı. Hepsi koyu kahveydi.
Yüksek bir ses çıkardı boğazından. Sanki 'bakın ne buldum!' diyor gibiydi.
Tekrar bana döndü. Dokunup dokunmamak arasında kaldı. Sonra kalın büyük parmağını gözüme soktu. Acı ile geri çekildim. Tatlıydı ama can yakıyordu. Yine de Kamu ve diğer kabiledekilerden daha cesurdu. Bana dokunmuştu ve görüyorsunuz. Kimse ölmemişti.
Güldüm yaşaran gözüme rağmen. O da güldü. Diğer parmağını da sokacaktı diğer gözüme ama izin vermedim. Hevesini kırmadan engelledim onu.
Yine de güldük.
Gülerken gözlerim Kamu'nun gözlerine değdi. Bir an olsun çekmemişti bakışlarını bizden. Genellikle sinirli bakışları Gron'a karşıydı.
Avlanan birkaç hayvan getirildi Kamu'nun önüne. Büyük hayvanlar değildi ama bize yeterdi.
Bir tarafa toplandı yiyecekler. Hepimiz etin etrafına toplanmıştık. Sırayla her birimiz uzandık ete. Bir taneyi alıp ağzıma atmıştım ki gelen sesle durdum. Etin bir ucundan Gron tutup çekiştiriyordu, bir tarafından Kamu. İkisi de hırıltılı sesler çıkarıyordu. Saldıracaklardı birbirlerine.
Gron kimsenin uzandığı ete uzanacak biri değildi. Aslında Kamu da değildi ama sabahtan beri olan bakışlarını düşününce, kavga etmek istediği belliydi.
Burada Kamu'ya karşı gelip kazanacak kimse yoktu. Hepimiz birlik olsak yine parçayalabilirdi bizi. Hayvani bir gücü vardı.
Sonunda istediğini elde etti. Gron'un üstüne yürüyordu eti bırakıp. Baktım herkes izlemeye devam ediyor, ben girdim aralarına. Arkama aldım aptal oğlanı. Önümdeki Kamu'nun bakışları bana dönmüştü. Yüzü gerilmişti sinirden. Bende aynı şekilde sinirle baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Gamma: Liderin İzinde
Ficção HistóricaAnlaşmalı evliliklerin alt paleolitik çağda başladığını söyleseydim ne tepki verirdiniz? Mantığın zerre uğramadığı dönemde, bu aptal kabilede doğmuştum. Gelişmeye dair en ufak bir çaba göstermemişlerdi. Sözde tanrıları tarafından lanetlenmiştim, uğu...