Toyan 'ın Kedisi

52 5 0
                                    

Korkularımız bizim  kalbimizin ta derinlerinde yer alır.Kimi karanlıktan korkar kimi evine hırsız girmesinden kimi ölümü kendi yaşamaktan korkar,  kimisi sevdiğini kaybetmekten .Derinlerdeki yaşanmışlıklar farklı şekillere bürünmüş korkularla hayatımızda izi kalır.  Üzerini örtüğümüzü zannettiğimiz korkular , yaşanan küçücük bir olayda bakıvermişiz hala   yanıbaşımızda   duruyorlar . Korkuların üzerine gitmek mi iyidir , yoksa onlardan uzakta durup yaklaşmamak mı?Hangisinde yok ederiz korkularımızı? Peki
Toyan ve Dui  için hangi yol çözümdü?
Dui babasını kaybettiğinde yedi yaşındaydı.Yetim lafını hayatına hiç sokmadı.Hayatını hiçbir çocuk veya gençten eksik yaşamadı. Hep güçlüydü sanki her zaman ardında bir babası var gibi.Gece olunca kıyıya vuran özlemlerde tek başına ağlardı babasızlığına ama hep söz verirdi hayalinde zorlukla hatırlayabildiği babasına 'Hep iyi bir hayat yaşayacak güçlüklere korkmadan direnecekti'.Karısını kaybedip   dul kaldığında yasını da  yine dimdik durarak yaşadı.Öyle ki kızına kendi kaderini yaşadı diye kahrolurken,  sevdiğine , çocuğuna çok iyi bakacağına dair sözler vermişti.
Yok ! Dui kaçmazdı korkularının üstüne üstüne yürür, dağ gibi dururdu.Peki dağ gibi durunca biter miydi korkular ?

Oysa Toyan öyle miydi ?
Korkusundan siner konuşamaz ,kimseye  bakamaz hatta  dokunamazdı. Ne  bir gün olsun babasına karşı durabildi ne de Valen'e .
Kendisine yapılanlara sustu.Bir çocuk olarak ölümle ilk tanıştığında kendi içine sığındı.Yaşadığı ölümü birisiyle paylaşamadan  kapatıldığı oda da yalnızlık ve karanlıkla boğuştu üstüne bir de annesini kaybetme korkusu .Korkusu diline vurmuş ,yaşananlar karşısında  dilsiz olup susmuştu.Ama bir gün olsun kaybının sonuçlarına bakmadı.
Kendisine gelinip el uzatıldığında bile onlara  karşılık veremedi.Çünkü ölüsünü çok küçükken kalbine gömmüş,onun  hayatını elinden aldığı için kendini affedememişti.Babasına kin ve öfke kusacağına daha çok sinmiş başka bir kişiye zarar verebilir korkusuna  onun her dediğini kabul etmişti.İki hafta boyunca bilmediği bir evde eski sevdiği  tarafından işkence görüp de sonunda  özgürlüğüne kavuştuğunda tedavi görüp iyileşmeye çalışmadı. İçindekileri  anlatıp yavaşça iyileşebilirdi.Ama korkuları yine ağır basıp yaşadıklarına karşı susmayı denedi.Her gece gördüğü kabuslar korkularının olduğu yerde durduğunu işaret etse de o öyle bir korku içindeydi ki kabuslarını bile unuttu.Dui'nin kollarında rahatlarken yaşadıklarını her gece silip yeni bir güne uyanmayı tercih etti.Dui ve Toyan bu kadar zıt iken nasıl oluyor da birbirlerinin merkezinde yer alıyorlardı?Toyan için bu  belki   mükemmel adama ulaşmaktı ancak Toyan gibi sessiz ve pasif bir çocuk da Dui ne buluyordu?
Dışarıdan bakan kişi onları  birbirine yakıştıramayabilirdi ama bir gerçek vardı ki Dui Toyan'ı hayatına soktuğundan  beri rahat uyuyor , güne gülerek başlıyor ve onun yanında huzur buluyordu.Hiçbir kötü duygunun dolaşmadığı bir kalbin yanında olmak ona 'Evet olması gereken yerdesin' dedirtiyordu.Dui ne kadar yakışıklı ve aranılan bir erkek olsa da kendisi hiçbir zaman dış  güzelliğe bakmadı.Akıl ve erdem birinci sıradaydı Berdia'da da öyleydi.Güzelliği yanında onu cezbeden iyiliği, sevecenliği ve dürüstlüğü olmuştu.

Annesi  eve gelince , evin içinde Toyanla hiç görüşmemeye başladılar.Ama sabahın ilk ışığından yatana kadar gerek mesaj , gerek  telefon konuşmalarıyla ve gün içerisindeki  öğlen  buluşmalarıyla hayatın rutinine birbirlerini katmışlardı. Tam anlamıyla çıkıyorlardı.Biraz cilve, biraz naz , biraz heyecan birbirini görme sevinci ve beraber yakınlaşmalar.Hep bir sonraki adımın telaşındalardı.

Yine sabah mesajla başladıkları bir günün devamında  öğle yemeğinde birliktelerdi.Öğleden sonra hocanın gelmemesiyle boşalan vakti Toyan , Zonyun Hanım'ın yanına giderek doldurdu.
Geçen hafta başlamış oldukları  araba reklamında işe gitmese de evden çalışarak kendisine destek oluyordu.
Oldukça faydalı geçen bir günün ardından kendini  yorgun bir şekilde evin önünde bulmuştu. Dui'nin arabası oradaydı.Arabasını görmek bile içinin pır pır olmasına neden oluyordu.Tam içeri girecekken kapının önünde gördüğü siyah topuklu ayakkabılarla durakladı.Ne Melinda ne de teyzeleri böyle bir ayakkabı giyerdi.Zaten kapının önünde  bildiği başka  arabada yoktu.

DönüşümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin