bir

762 4 0
                                    

"Çalın Belgalılar, çalın! Kral ve Kraliçe ve onların mert prensleri için çalın!"

Panayırda kutlamalar devam ederken önümde kemanının telleri koparcasına çalan sokak çalgıcısına az daha çarpacaktım. Orta yaşlarında, uzun sakallı ve kel çalgıcı bana uyarıcı bir bakış atıp hiç bozmadan gülümseyerek çalmaya devam ederken gülümsediğinde büyük burnu ve sakalından görünmeyen ağzının birleşmesi beni güldürmüştü.

Uzun koyu yeşil renkteki pelerinimin cebinden kırmızı elmamı çıkartıp temiz olan pelerinimin cebine silerek bir ısırık aldım ve panayır boyunca yürümeye devam ettim. Sonunda arkadaşlarımın toplandığı sınır kapısını gördüğümde adımlarımı hızlandırsam da etrafı izlemeye devam ediyordum. İnsanlar gaz lambalarını ve büyük ışık hüzmesi halinde taşıdıkları meşaleleri oradan oraya dans ederek döndürürken küçük şehrimizin büyük panayırından leziz yemek kokuları, sevinçli şarkılar ve kahkahalar duyuluyordu. Burası Fransa'nın en güneyinde yer alan bir liman ülkenin küçük şehri, Viré'ydi. Çoğunluk olarak Belgalıların yaşadığı ülkenin yıllar sonra kral ve kraliçeyi görmek için heyecanlanması boşa değildi. Soylular her buraya uğradığında yıllık kazancın çoğu onlar tarafından sağlanırdı.

"Darcy!"

Oliver'ın kalın sesini duymamla hızlı adımlarımı durdurdum ve arkamı dönüp genişçe gülümsedim. Oliver, beraber büyüdüğüm yetim çocuklardan biriydi ve yetimhaneden okula taşındığımızda bile hiç ayrılmamıştık. Onun varlığı bana her zaman güven ve huzur veriyordu. Kumral düz ince tel saçları alnına dökülüyor, uzun burnu ona değişik bir hava katıyor ve şekilli dudakları ona tanımlayamadığım bir güzellik veriyordu. Çocukluğumdan bu yana onu görünce atan kalbim için utanç duyuyordum çünkü o beni sahip olmaya şükrettiği bir kız kardeşi gibi görüyordu. Kolunu omzuma attığında nefesimin kesildiğini ve dolgun göğüslerimin altındaki kalbimin hızla atarak elbisemden ve pelerinimden dışarı fırlayacağından korktum.

"Beni beklemeden mi gidiyordun?"

Şakayla karışık kızdığında gözlerimi devirdim ve omzumdaki kolunu iterek yürümeye devam ettim.

"Elicia'nın görmesinden korkmuyor musun? Sana karşı çok sahiplenici."

Uzun zamandır Oliver'ın peşinde olan o altın saçlı, incecik ve kabul etmek zorunda kaldığım kadar zarif Elicia'nın güzelliğinin onu etkilediğini biliyordum. Elicia ne zaman yanımızda olsa bana karşı uzak davranıyor ve ilgisini ona çeviriyordu tabii bu kızın çok hoşuna gidiyordu. Kalbimi avuçlarımın arasında sıkarmışcasına nefesimin kesildiği o anlarda bayılmayı diliyordum. Onları yan yana görmek bile Oliver'a açıklayamadığım hüznümü arttırıyordu.

"Ne olacak, sen benim kardeşimsin." Kaşları çatıldığında alt dudağımı dişledim ve bir şey demeden yakınlaştığımız arkadaş grubumuza dikkatimi verdim. Bizim gelmemizle köpüklü biralarını havaya kaldırıp neşeli şarkılarına devam ederken insanların bu sevincinin nedeni aklıma geliyor ve birazdan yapacakları laf kalabalığı sinirimi bozuyordu. Belki diğer panayırlarda olduğu gibi okulun yatakhanesinde kalmalı ve resim çizmeye devam etmeliydim.Fakat bu sene kendime söz vermiştim, ne kadar kaçarsam o kadar yıllar boyu ağızlarını açmaya devam edeceklerdi. Onlara korkmadığımı, aldırış etmediğimi kanıtlamalıydım.

"Soylu kanı taşıyıp Viré'de farelerin dans ettiği fakir yatakhanede kalmak nasıl bir his..Darcy?"

Fase, gülerek her panayırda olduğu gibi benimle dalga geçmeye başladığında bunun ardının geleceğini şimdiden anlamıştım. Bu doğruydu. Kraliyet Ailesi'nin daha doğrusu Kralın kanını taşıyordum fakat kraliyer kanunlarına uygun doğamamıştım(!) Kralın on dokuz sene önce işlediği bir günahtım. İnsanlar için akla gelen ilk sıfatım buydu. Kral, o dönem yabancı, saraya veliahtların eğitimi için getirilmiş kızıl saçlı köleyle ilişki yaşadığında ben dünyaya gelmiştim. Kraliçe, bu yasak çocuğu hazmedemediği için ülkenin en köşesine sürgüne yollamıştı ve sonuç olarak annemi bile hatırlayamadığım bir yaşta buraya sürgün edilmiştim. Küçükken yetimhanede, büyürken sokaklarda ve okulda sıfatım "sürgün prenses" olmuştu hep. Kendimi asla soylu veya prenses olarak görmüyordum, ben bir günahtım.

darcyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin