20. BÖLÜM

5.7K 351 188
                                    

"BİR UMUT"

"Özür dilerim," Burnuma dolan tanıdık kokuyla, her ne kadar gözlerimi açmak istesemde yapamamıştım. "Sana bunları yaşattığım için özür dilerim." Başımın üzerine konulan öpücük, kulağıma fısıldanan huzur verici ses ve kalbimin üzerinde oluşan baskı... Tüm bunlar birkaç dakikanın içinde olurken odayı dolduran hıçkırık sesi, sağ gözümden yanağımı yakan bir gözyaşı dökülmesini sağladı.

🦋

"Bilinci her ne kadar açık durumda olsada, uyanması biraz zaman alacak gibi."

"Nasıl yani? Ama demiştiniz, sakinleştirici sayesinde uyuyor demiştiniz."

"Bak Mete, kardeşinin durumu için güzel sözler söyleyemem. Şu an bilinci açık ve bizi duyabilir. Evet, birkaç gün öncesine kadar bizim verdiğimiz sakinleştiriciler sayesinde uyuyordu ama onları kesmek zorunda kaldık. Şimdi tek gayemiz Adin'in kendiliğinden uyanması."

"Tahminen kaç gün sonra uyanır?"

"Belki bir ay, belki bir sene. Ya da belki..."

"Belki ne Sefa!"

"Belki hiç uyanamayıp, bitkisel hayata girebilir."

🦋

~METE'NİN ANLATIMINDAN~

"172 gün oldu. Yaşamana rağmen sensiz geçen tam 172 gün." Titreyen dudaklarımla gözlerini öptüm. "Aç artık gözlerini. Aç ki, o maviliklerini görebileyim."

O an bir şey oldu. Belki imkansız dediğim bir şey... Adin, zorlukla araladığı gözleriyle tam gözlerimin içine baktı. Ellerim, hatta bütün bedenim tir tir titredi. Heyecandan mı yoksa şaşkınlıktan mı olduğunu çözemiyordum.

"A...Adin?" Oturduğum yerden ayağa kalktım. Tekrardan oturdum ve tekrar ayağa kalkıp yüzümü sıvazladım. "Uyandın!"

"Doktor! Sefa, uyandı! Adin uyandı!" Bir anda kapının açılmasıyla heyecanım daha çok arttı. "Uyandı! Uyandı lan, kardeşim uyandı!"

"Bağırma! Korkuyor kız." O an bakışlarımı Adin'e çevirip korku dolu gözlerle bana baktığını gördüm. İçim parçalandı. Yemin ederim kalbim binbir parçaya bölündü. "Sen çık. Biz biraz konuşalım, Adin'le." Anlayışla başımı sallayıp odadan çıktığımda son duyduğum şey Adin'in dışarıya bıraktığı nefesi olmuştu.

~ADİN'İN ANLATIMINDAN~

Odanın kapısı kapandığında rahat bir nefes verip yutkundum. "Adin, nasıl hissediyorsun kendini?" Bir şey söylemedim. Nasıl hissettiğimi ben bile bilmezken bir başkasına anlatmak... Zordu, çok zor...

"Yorgunum," diye fısıldadım zorlukla. Sanki 172 gündür uyuyan ben değilmişim gibi aşırı derecede yorgundum.

"172 gündür uyuyorsun." Sadece başımı sallamakla yetindim. "Bu yüzden, sonradan bedeninde oluşan ağrılar için sana birkaç ilaç yazacağım." Yine başımı salladım.

"Ne zaman taburcu olacağım." Diye fısıldadım zorlukla.

"Birkaç gün içinde."

Perdenin Ardındaki Yüzler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin