Metin, Hande'nin kendini Galata Kulesi'nden atabileceğini söyledikten sonra Poyraz arabayı korkunç bir hızda sürmeye başlamıştı. Önümüze çıkan her arabayı soluyor, inanılmaz sinirli görünüyordu. Hande için daha çocukken bile nelere katlandığını düşündüğümde bu sinirine anlam verebiliyordum. Ve onu anlıyordum da. Hande'yi seviyordum. Bana iyi bir dost olmuştu. Galata Kulesi öyle yüksekti ki... Ya yanlış bir hareket yaparsa? Ya aşağı düşerse? Ya daha fazla kaldıramayacağını düşünüp, kafasına bir tane sıkarsa?
Metin tekrar aradı ve Poyraz telefon çalar çalmaz cevapladı. "Telefonda yanlış duymuşum, Galata Kulesi'ne çıkmamış," dedi Metin ve bir rahatlama hissettim. Kendimi ne kadar kastığımı rahatladığımda fark ettim. Demek ki Hande kuleye çıkmamıştı. Güvendeydi. Elimde olmadan gülümsedim.
O sırada Metin tekrar konuştu. "Galata'da değilmiş ama sanırım asıl amacı oraya gitmekti. Şu an yüksek bir şirket binasının terasındalarmış. Başka ne olduğuna dair bilgi alamadım."
Bir saniyeliğine hissettiğim rahatlama uçup giderken gülümsemem soldu. Hande, yardım için sinyal yollamıştı Poyraz'a, yani Galata Kulesi'nin tepesine çıkmamış olsa bile, başka bir binada tehlikede olduğu kesindi. Bunu düşünmek bile istemiyordum.
Poyraz yumruklarını sıktığında, direksiyonu parçalara ayıracağını zannettim. Beyaz kemikli parmaklarıyla direksiyonu öyle sıkmıştı ki damarları şişmişti.
"İpeğin haberi var mı?" dedi Poyraz tamamen kontrollü çıkan bir sesle. Böyle bir anda bile, adrenalini müthiş bir şekilde kontrol edebiliyordu. Bense öyle değildim, bütün binaların tepesine bakıyor, sanki Hande'yi görebileceğimi zannediyordum. Oturduğum yerde sağa sola kıpırdanıyor, elimde olmadan oraya buraya çarpıyordum.
"Evet," diye yanıtladı Metin. Bir korna sesi daha onun hattından gelirken tekrar konuştu. "Ben çok yaklaştım, İpek de geldi sayılır."
Poyraz kendi kendine bir şeyler mırıldandı. Sonra, "Ben de yakınım, İpek'le buluşun, talimatları ona veriyorum," dedi.
"Anlaşıldı," dedi Metin.
Poyraz telefonu kapattı. Başka bir numarayı aradı. Telefonun çalma sesinin arabanın hoparlörlerinden gelmesi bile sinirlerini bozuyordu sanki. Sabrının sonuna gelmiş gibiydi. Telefonu arabayla bağlantısından koparıp kulağına götürdü. O sırada karşıdaki kişi telefonu açmış olsa gerek ki Poyraz sıralamaya başladı.
"İpek, binanın üst katına insan girişini komple engelleyin. Görevlilere yüklü miktar rüşvet verin ve görevli gibi davranın, üst katta tadilat olduğunu söyleyin. Şüpheli davranmayın ve polisi aramalarına izin vermeyin."
Poyraz az önce aradığı İpeğe liderleri olarak talimatları verirken kalbim gümbür gümbür atıyordu.
Telefondaki kız bir şeyler söyledi. Poyraz karşılık olarak. "Ben gelmeden hiçbir şey yapmayın," dedi.
Sanırım o gelmeden, Hande'yi satın alan adamlara karşı gelmemelerini istiyordu. Oysa ben o kadar gerilmiştim ki, İpek ve Metin'in hemen Hande'yi kurtarmasını istiyordum. Ama bu mantıksız bir hareket olurdu.
Orada kaç adam olduğu bile belli değildi.
Ve Poyraz yanında sadece iki kişiyle gidiyordu. Bir de şey, dövüş konusunda pek bir vasfı olmayan benimle tabii ki. Yine de, Poyraz'ın nasıl dövüştüğünü görmüştüm. Ferhat'ın beni kaçırdığı gün. Zeki, yumuşak hareketleri ve aldatmacaları ile onu yenmek imkânsız gibiydi. O gün aynı anda bir sürü kişinin hakkından gelmişti. İpek ve Metin'in, Poyraz'ın liderliğine ve gücüne ihtiyaçları vardı. O olmadan yapamazlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRİM- Erkek Lisesinde Tek Kız
Roman pour AdolescentsDevrim Altun. Bu benim. Devrim ismini hakkıyla taşıyorum çünkü 'devrim' sayılabilecek işlere imza attığım söylenebilir. Mesela, yatılı bir erkek kolejindeki tek kızım. Mesela oda arkadaşım bir erkek, en değişiğinden, yakışıklısından, üstelik yavaş y...