Gözler de yalan söyleseydi kendimi
mutlu olduğuma inandırabilirdim
belki...
***
Arkamdan gelen sesini duyunca yavaşça arkamı döndüm ve yüzüme doğrulrulmuş olan Bersa Thunder 9 Pro' yu gördüm. Bakışlarımı silahtan çekip bana silahı doğrultan kişiye baktım. Yüzünü gizleme zahmetinde bile bulunmamış. Büyük ihtimalle 24, 25 yaşlarındaydı ve yalan söylemiycem yakışıklı. Orta yaşlı ve göbekli biri tarafından öldürülmektense bu herifi tercih ederim.
-Emin misin sürtük?
-Hayır aslında. Ben sadece ölmek istiyorum baba. Ayrıca ne kadar umrunda bilmiyorum ama senden duyucağım son kelimenin sürtük olması canımı çok yakar.
-Tıpkı geçen seferki gibi mi sürtük?
-Evet, tıpkı geçen seferki gibi.Gerçekliğe bambaşka bir sesle geri döndüm. Bana "sen beni dinliyor musun?" dediğini duydum. Bana anlamaz bakışlar atıyordu. Ne yani insan kafasında sesler duyamaz mı? İllahi öyle bakışlara maruz kalmak zorunda mıyım? Bence zorunda değilim ama insanlar farklı olarak nitelendikleri kişileri bakışlarıyla bile yargılıyorlar. Ama kimse de gelip sana noldu demiyor.
Bakışlarına karşılık vererek "Ne o hareketlerim garip mi kaçtı?" dediğimde bana aynı şekilde bakmaya devam etti.
"Kabul ediyorum hareketlerin farklı. Çok fazla kendi kendine konuşuyorsun. Sadece..."
"Sadece ne?"
Sorduğum soruya cevap vermeden beni süzmeye başladı. Bakışları sol kolumda biraz daha uzun süre kalmıştı. Buğday tenli, kömür karası saçlara sahipti. Ela renk avcı gözlerine ve keskin çene hatlarına sahipti. Saçları özensiz bir şekilde taranmışa benziyordu ve yalan yok çok yakışmış. Üstüne siyah bir tişört giymişti, tişörtü dar olmamasına rağmen yapılı vücudunu gözler önüne seriyordu. Altına da yine siyah olan bir pantolon giymişti. O beni süzerken ben napsaydım? Bende aynısını yapıcam tabiki de.Gözlerine tekrar bakınca onunda benim gözlerimin içinde dikkatli bir şekilde baktığını gördüm. Bakışları biraz farklı gibiydi. Sanki gözlerimde birşey arıyordu ama ne? Anlamlı bakışları kayboldu ve bana aniden "Oyun oynamayı sever misin?" diye sordu tehlikeli bir gülümsemeyle. Ruhsuz bir şekilde ona "Evet" cevabını verdim. Gülümsemesi yüzünden silindikten sonra "Peki ölmekten korkuyor musun?" dedi. Dudağımın bir köşesi yavaşça yukarı doğru kıvrıldı.
"Hayır, korkmalı mıyım?"
Elinde tuttuğu silahla ateş etti ve kurşun tam kulağımın yanından geçti.Olduğum yerde hareket etmeden onun gözlerinin içine bakmaya devam ettim. Ben sırıtmaya devam ederken o ciddiyetini koruyordu. Bana "Korkmalısın" dediğinde kahkaha atmaya başladım. Kendini oyunun ebesi sanıyordu ama bilmediği birşey vardı. Ben başkasının kurallarına uymayı sevmem. Eğer koyulan kurallardan sıkılırsam kendi kurallarımı yazarım. Ama şu an da koyulan kurallara uymak istiyorum. Çünkü elimdeki fırsatı değerlendirmem lazım.
Kahkahamı yarıda kesip ciddi bir yüz ifadesi takındım. Ona "Bu kadar konuşma yeter! Şimdi benim ölmem gereken yerdeyiz" dedim ve ellerimi iki yana açıp gözlerimi kapattım. Adım sesleri gelmeye başladı. Bana yaklaşıyordu ve ben yine de gözlerimi kapalı tutmaya devam ettim. Nefes alış verişini duyucağım kadar yakınımdaydı ve ondan yayılan odunsu, cezbedici kokusunu da alabiliyordum. Sonra ise çenemin altında silahın demirinin soğukluğunu hissettim.
Gözlerimi açtım ve ona "Tetiği çekmen yeterli geri kalan işi 4.5 mm olan kurşun halleder." dedim yüzümdeki meydan okuyan gülümsememle bakmaya devam ettim. O ise bana hiçbir duygu belirtisi göstermeden bakıyordu. Sonra ise hiç tahmin etmediğim birşey yapıp silahı kafamdan çekti ve boşta olan sol eliyle, sol yanağıma denk gelen bir yumruk attı. Çok sert vurmadığı için canım acımamıştı. Ona anlamaz gözlerle bakıyordum.
"İyide sebep!"
"Bunu çoktan haketmiştin."
"Lan evlatlık onun yerine kafama sıkabilirdin!"
"Evlatlık mı?"
"Onu bunu boşver de sık artık kafama!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Bir Oyun
General Fiction"Oyun oynamayı sever misin?" diye sordu tehlikeli bir gülümsemeyle. Ruhsuz bir şekilde ona "Evet" cevabını verdim. Gülümsemesi yüzünden silindikten sonra "Peki ölmekten korkuyor musun?" dedi. Dudağımın bir köşesi yavaşa yukarı doğru kıvrıldı. "Hayı...