Nezarethanenin dar ve sert bankında uzun saatler geçirmiş olmam yüzünden tüm vücudum ağrıyordu. Ama yan taraftaki nezarethanede diğer erkeklerle beraber kalan ve geceyi oradaki adamların beni görmesini engellemek için kendi bedenini kalkan olarak kullanan Çelebi'yi göz önünde bulundurursam durumumun ondan daha iyi olduğunu söyleyebilirdim.
Çelebi benden yaklaşık on dakika sonra nezarethaneye getirilmişti. Beni tamamen görmezden gelerek bir kenara çekilip oturmuştu ve geceyi beni adamların bakışlarından korumaya çalışarak geçirmesine rağmen hala benimle konuşmamıştı. Gözlerimi ona dikip en azından bakışlarını yakalamaya çalışmıştım ama benden yana baktığı da yoktu. Varlığımı tamamen yok sayıyordu. Onun bakış açısından düşünmeye çalışıp yaptığına hak vermiştim ama yine de beni böyle görmezden gelmesinin kalbimi kırmadığını söyleyemezdim.
Saatlerce birbirimizden bir iki metre uzaklıkta, aramızda demir parmaklıklar varken oturmuştuk. Gece olup daha fazla uykuya karşı koyamayacağımı anladığımda yalnız başıma olduğum nezarethanedeki banka uzanmıştım. Uykunun kollarına çekilmeyi beklerken bir anda duyduğum bağrışmalar ile hızla uykumdan sıyrılıp yan nezarethanede olan biteni anlamaya çalışmıştım.
Çelebi'nin yaptıklarını görünce yattığım yerden kalkıp parmaklıklara doğru yürümüş ve ona birkaç kez durmasını söylemiştim ama beni duyduğundan emin değildim. Tek odağı yumrukladığı adamdı. Nezarethanedeki adamlardan birini altına almış yumruklarken her yumruğunun arasında kelimelerini tek tek söylemişti. "Bir daha onun hakkında böyle konuşursan ya da ona bakarsan seni öldürürüm. Anladın mı!" Son cümlesini bağırarak bitirdikten sonra diğer adamların onu, yumrukladığı adamın üzerinden çekmesi ile adamdan uzaklaşmıştı. Bunun benimle alakalı olduğunu anlamıştım ama Çelebi beni görmezden gelmeye devam ettiği için bunun hakkında benimle konuşmamıştı.
Aramızdaki parmaklıklara doğru gelip, bana en yakın yere sırtını parmaklıklara yaslayıp oturmuştu ve bedenimi bedeninin arkasına gizlemişti. Onun gölgesinde var olan şartlar altında mümkün olan en rahat geceyi geçirmiştim. Gece birkaç kez uyanıp ondan tarafa baktığımda hala o şekilde oturduğunu görmüştüm. Hiç uyudu mu bilmiyordum ama her hâlükârda bütün gece o şekilde oturmasının tüm bedenini ağrıttığını söyleyebilirdim.
Şimdi polisler beni bir görüşme için başka bir yere götürürlerken ilk kez göz göze geldik. Gözlerinden bugün beni ikinci kez götürdükleri için, ilkinde avukat ile görüşmüştüm, kiminle görüşmeye gittiğimi sorguladığını okuyabiliyordum.
İki yanımda duran polislerle, avukatla görüştüğüm odaya yeniden alındığımda çoktan odada olan Savaş ile karşılaştım. Savaş odanın içinde bir sağa bir sola adımlarken gördüğümde ilk başta endişeli olduğunu düşünmüştüm ama sadece beni beklerken sıkılmıştı.
Polisler gittikten sonra hızlıca gelip bana sarıldı. Kollarındaki sıcaklığı hissederken aklımdan polislere yalvarıp onunla en azından bir saat böyle kalmayı istemek geçiyordu. Yaşadığım her şeyin ardından bunu istemeye hakkım varmış gibi hissediyordum.
Savaş kollarını benden çektikten sonra elimden tuttu ve beni sandalyeye yönlendirip oturttu. Masanın diğer tarafındaki sandalyeyi çekip yanıma getirdi ve iyice yaklaştırıp oturdu. Kolumu omzuma attığında başımı omzuna yasladım. Savaş diğer kolunu da bana sararken derin bir nefes aldı. "Dün gece nezarethanede bir olay olmuş." Sesindeki soru sorar tınıdan ne olduğunu anlatmamı istediğini anladım. "Abartılacak bir şey değil. Boş ver." Cevabımdan hoşlanmadığını kaşlarını çatmasından anladım ama neyse ki üstelemedi.
"Beni bu kadar endişelendiriyor olman hoş değil kar tanem. Hilal kafamın başka bir yerde olduğunun farkında ve sürekli sorular soruyor. Yiğit komutanımın da bir şeylerden şüphelendiğinden eminim. Şu sıralar ne zaman baksam gözleri üstümde. Her hareketimi izliyor sanki." Başımı hafifçe kaldırıp ona baktım ve uzanıp yanağına minik bir öpücük bıraktım. Söyleyecek bir şeyim yoktu bu yüzden bu öpücüğün, onu böyle zor bir duruma soktuğum için üzgün olduğumu anlamasında yeterli olmasını umuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ SİPER #düzenleniyor#
ActionYeşim köstebekti. Ona en çok güvenen adamın, Mehmet Bey'in aradığı kişiydi, düşmanıydı. Yüzbaşı Yiğit ise hiç güvenmediği bu kadının onu her seferinde kurtaran kişi olduğundan bir haberdi.