Köye geldiğimizden beri olduğu gibi bugün de sabahın ilk ışıklarıyla uyanmıştık. Aceleyle yapılan bir kahvaltının ardından herkes işlerin bir ucundan tutmuştu. Bugün yoğun bir gündü çünkü kınamız vardı.
Ninem herkesi koordine ediyordu ve kimsenin boş oturmasına izin vermiyordu. Hiçbir işe karışmayan bir kişi vardı o da Filiz'di. Kına akşam olacağı için hâlâ saatler vardı ama o kahvaltısını yapar yapmaz odasına kapanmış ve hazırlanmaya başlamıştı. Sanki kendi kınası vardı.
"Sanki ayaklarının altında yumurta var, az hızlı yürüsene kızım!"
Ninem oturduğu koltuktan bana sinirle söylenirken sakin kalmak için kendimi telkin ediyordum. Fakat bu artık çok zor bir hâl almıştı. Yine de adımlarımı hızlandırdım. Ninem zaten gergindi daha fazla sinirlendirmem benim zararıma olurdu.
Elimdeki poşetleri ninemin önüne bıraktım. "Benim yapacağım başka bir şey var mı nine?" Yok demesi için içimden dualar ediyordum.
"Yok kızım yok. Git dinlen sabahtan beri oradan oraya koşturuyorsun. Pek bir iş kalmadı zaten." Sonunda işlerden kurtulduğum için rahatlamayla derin bir nefes verdim. Bu defa istekli adımlarla uzaklaşacakken yeniden ninemin sesi kulaklarıma ulaştı. "Kız Nefes!"
Korka korka döndüm nineme. "Efendim?" Umuyordum ki bana yeni bir iş vermezdi.
"Gitmeden önce bana maviş oğlumu çağırıver."
Canım ninem bana her zaman böyle işlerle gelebilirdi. Kahvaltıdan sonra onu hiç görmemiştim. Çünkü o dışarıdaki işlerle ilgileniyordu ben de evdeki işlerle uğraşıyordum. Maalesef karşılaşamamıştık.
"Ben çağırırım nine!" Arkamdan duyduğum ses saatlerdir ortalarda görünmeyen birine aitti. Ne hikmetse söz konusu Arel olunca bir anda ortaya çıkıveriyordu.
"Sen önce bir yanıma gel hele Filiz hanım. Nasıl oldu da odandan çıkabildin?" Çok şükür ki ninem içimden geçen her şeyi dile getiriyordu. Çünkü ben Filiz'le yüz göz olmak istemiyordum.
"Ay nineciğim ya şurada ilk defa gelinin kız kardeşi olmuşum hazırlanmayayım mı?" Söylene söylene yanımıza geldiğinde ninem bana başıyla dışarıyı işaret edip "Kızım sen maviş oğlumu çağır hadi,"dedi. Ardından önündeki poşetleri Filiz'e uzatıp "Sen de bunları benim odama götür,"dedi.
Filiz poşetleri aldıktan sonra oflayıp yeri döven adımlarla yanımızdan ayrıldı. "Nineye oflanmaz!" diyen ninemle dudağımın kenarında küçük bir gülümseme oluştu. Bu kadını çok seviyordum.
"Haydi Nefes haydi! Hâlâ dikiliyorsun tepemde!"
"Tamam gidiyorum sinirlenme,"deyip kıkırdayarak odanın çıkışına yöneldim. İçimdeki engel olamadığım heyecanla birlikte evin kapısından çıktım. Kınayı evin önündeki boş alanda yapacaktık bu yüzden masa ve sandalyeler bu alanda hazırlanıyordu.
Gözlerim doğrudan onu buldu. Sırtı bana dönük bir şekilde amcamla konuşuyordu. Ben onlara doğru ilerlerken arkasını döndüğünde bakışlarımız kesişti. Beni gördüğü anda dudakları yukarı doğru kıvrıldı ve bu benim de gülümsememe sebep oldu. Amcam sandalye dizen kişilerden birine söylenerek uzaklaşmaya başladığında ben de Arel'in yanına ulaşmıştım. "Kolay gelsin,"deyip bakışlarımı etrafta gezdirdim. Hâlâ yapılacak çok iş var gibi görünüyordu. Amcamın gergin hâllerini de hesaba katarsak aslında hiç de kolay gelecek gibi değildi.
"Aslında işler hiç kolay değil ama bu pek de önemli değil. Çünkü senin yanındayım. Başımı bir çeviriyorum gözlerimiz kesişiyor, gülümsemeni görüyorum. Seni görünce bütün yorgunluğum yok oluyor zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARESİZ
Teen Fiction"Öp beni" "Ne! " Başını bana çevirdi. "Duydun, öp beni. " Dediklerini yapıyordum evet ama bu fazlaydı. Ben bunu yapamazdım. Başıma karşıya çevirdiğimde ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Tam karşıda Arel oturuyordu. Öfkeli gözlerini üzerimize dikmi...