Bölüm şarkısı; Fading Like A flower- Roxette
"Ne demek jeneratörler çalışmıyor?"
Dizginleri asılıp çatılmış kaşlarımla Halit Ustaya döndüm. Kahya, eyerin üzerinde umursamazca sallandı. Sırtı sopa yutmuş gibi dümdüzdü ve omuzları kibirden oluşan hayalet vatkalarla yukarı kalkmıştı. Mısır tarlalarına dikilen korkuluklara benziyordu. Benden haz etmediğinin farkındaydım ama en azından sohbet ederken pislik gibi davranmayı kesmeliydi. Sonuçta ben de ona ölüp bitiyor değildim. Sadece makul seviyede suyuna gitmeye çalışıyordum. Çünkü çiftlik ve Vefa Deniz hakkında öğrenmek istediğim bazı detaylar vardı.
Hayvanların sabah bakımını bitirdikten sonra yorgunluktan kırılmama rağmen kahyaya at sürme konusunda meydan okumam da bu yüzdendi. Yoksa bütün kemiklerim dökülürken hiçbir kuvvet beni sıcak çay ocağından çıkartamazdı. Vefa Deniz'e aksini iddia etmiş olsam da dün geceki kokteyl yüzünden muma döndüğüm doğruydu. O lanet karışım beni fena çarpmıştı. En son barmaidle sohbet ettiğimiz dışında hiçbir şey hatırlamıyordum.
Uyandığımda kafamın içinde filler tepişiyordu ve içim dışıma çıkana kadar kusmuştum. Kendime gelmem için birkaç saat bahçenin ayazında oturmam gerekmişti ve sanırım bu da üşütmeme neden olmuştu. Vücudum ansızın titriyordu ve kaslarımda içimi kamaştıran tatlı bir ağrı vardı. Ayrıca alkolün etkisi geçtiğinden beri bacağımdaki sızı belirginleşmişti. Belki de dikiş attırma teklifini alaya alarak hata etmiştim.
"Basbayağı çalışmıyor. Burası çok büyük bir arazi ısıtma ekipmanlarını kursak bile harcanan enerji, toplanan mahsule değmez."
Konuşmasıyla birlikte düşüncelerimi dağıtıp yaşlı adamın sırtına baktım. Beni geride bıraktığını fark etmemiştim. Atımı dehleyip kahyanın hizasına sürerken bacağımdaki acıyı umursamamaya çalıştım. Aslında yarış için en uygun at Foster'dı ama huysuz aygır hala beni benimseyememişti. Bu yüzden risk almadan uslu olan Şanslı'yı seçmiştim.
"Denemeden değip değmeyeceğini nasıl bilebilirsin ki?"
Atı portakal ağaçlarından birine yaklaştırdım ve yaprakların arasındaki tomurcuklara dokundum.
"Şunlara bak, yakında çiçek açacaklar ama geceleri hala buz kesiyor. Eğer ısıtma olmazsa %60, belki de %70 zayiat verecek."
Halit Usta elindeki yularları çekiştirip düşünceli bir ifadeyle ağaçları süzdü. Bunu yapmasına gerek yoktu. Geçtiğimiz yol boyunca don yüzünden sararan yirmiye yakın ağaç saymıştım ve haklılığım gün gibi ortadaydı. Bu bahçe bakımsızlıktan çürüyordu. Tek nedeni soğuk da değildi, birkaç ağaçta mantar ve yaprak güvesine rastlamıştım. Tüm araziyi dolaşsam kim bilir daha ne tür hastalıklarla karşılaşacaktım.
"Bu ağaçların ilaca ve sağlam bir bakıma ihtiyaçları var. Çalıştığınız bir ziraat mühendisi falan yok mu?"
Dalgınca mırıldanarak kahyaya döndüğümde bana baktığını fark ettim ama tuhaf bir şekilde bakışları yargısızdı. Tanıştığımızdan bu yana ilk kez beni dinlemeye gönüllü görünüyordu. Sanki bu zamana kadar dinlenmeye değer hiçbir şey söylememişim gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK UYKUSU
Romance"Sana bir teklif sundum," dedim keyifsizce. "Hayatımı açık senet olarak önüne sermedim." Vefa Deniz ellerini pantolonunun ceplerine sokup çitten ayrıldı ve kayıtsızca omuz silkti. "Karar senin. Kabul edersen kalırsın, etmezsen gidersin."