42. Bölüm : Zamanla Anlaşma

38 7 6
                                    

Gözlerimi açtığım zaman karşımda duran iki kişi vardı ve ikisinin de yeri burası değildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerimi açtığım zaman karşımda duran iki kişi vardı ve ikisinin de yeri burası değildi. Biri üst katta olması gereken Alin diğeri ise canlı olması gereken Arsen'di. "Günaydın, gün ışığı." dedi Arsen gülerek. Gözlerimi devirdim yerimden kalkarken.

Bakışlarım etrafımda dolaştı. Burası iyice kararmıştı. Gökyüzüne ihtiyacım vardı ve sayamayacağım kadar uzun zamandır gökyüzünden uzaktım. İçime çektiğim nefes artık akciğerlerimi yakmıyordu. Alışmıştım. Ruhumdaki gül kokusunun yerini bu korkunç kül kokusu almıştı sanki.

"Hatırlıyor musun?" diye sordu Alin. Arsen yalnızca beni ve tepkilerimi izliyordu. Derin bir nefes verip başımı iki yana salladım. "Bu kez nasıl öldüm?" diye sordum dümdüz, boş bir sesle. Ruhumdan eksilen kocaman parçaları hissediyordum. Her öldüğümde benden geriye çok bir şey kalmıyordu. Yavaş yavaş da değildi, bir anda eksiliyordum.

"Bir öncekini nasıl hatırlamıştın?" en sonunda bakışlarımı boşluktan çekip onlara döndüm. "Savaşarak. Ölmeden önce savaşmıştım. Yeniden kılıcı kuşandığım zaman hatırladım." Arsen alayla güldü. "O halde seni boğmalıyız."

Kaşlarım usulca havaya kalktı. "Beni boğmalı mıyız?" bunun bir şeyi tetiklemesi gerekiyormuş gibi bana baktı ama hiçbir şey yoktu. En sonunda vazgeçti. "Beni nasıl buldunuz ve neden buradasınız?" diye sordum önemli olan kısma geçmek için.

"Kolye." dedi Arsen avucunun arasında tuttuğu, ona verdiğim kolyeyi gösterip. Alin söze girdi bu kez. "Ben kendimi öldürdüm. Alt kata gelmek için. Arsen de gizli yollardan geldi. Ruhum ona çekildi." göz göze geldiklerinde tüm zaman onlar için duruyor gibiydi. Uzun zamandır, çok uzun zamandır gözlerinin birbirini aradığını düşündüm. Kolları arasında öldüğüm Karan aklıma geldi. Hızla gözlerimi onlardan kaçırdım.

"Ee, plan ne?" diye sordum yeniden rahat bir tavırla onlara dönerken. O sırada bir hançer uzandı ve boğazımı kesmeye çalıştı. Refleks olarak geri çekildim. Kocaman açılan mavi gözlerimle benimle aynı yüze sahip Alin'e baktım. "Derdin ne senin?" diye bağırdım.

"Kronos'a ulaşman gerek."

Bir kez daha saldırdı. Yeniden geri çekildim. O sırada Arsen onun yanına katıldı. Hadi ama!

Arsen'in savurduğu yumruğu blokladığım sırada Alin tekme atmaya çalıştı. Dizimle bacağını itip yüzüne yumruk atmaya çalıştım. Hızla geri kaçtı. O sırada Arsen kısa saçlarıma elini geçirip kafamı geriye çekti. Dudaklarımın arasından öfke dolu bir çığlık kaçtı. Bana yaklaşan eline bir tekme savururken Arsen'in karnına defalarca dirsek geçirdim. En sonunda beni bırakmak zorunda kaldı.

Öfkeyle soluyup birkaç adım uzaklaştım ikisinden. "Derdiniz ne sizin!?" sesim tüm alanda yankılandı. "Bağınızı kopar." dedi Arsen korkunç bir sesle. Ellerimle saçlarımı karıştırdım. "Gökyüzü aşkına, neden asla tutarlı olmuyorsun!? Bir gün oturup benimle kahve içiyorsun diğer gün beni öldürmeye çalışıyorsun!"

Hayalet Gölge Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin