ACT I : "aptenia cordifolia"
"ay kızıla boyanınca
parmaklarında ninniler çalındı
sen uykuna dalarken.
rüyanda zincirlenmiş insanlar gördün,
hepsi ruhuna bağlıydı...bölüm bir: "kanlı gece"
1654, kasım
joseon krallığı"kış çiçekleri açıyor, yaprakları bembeyaz.. kış çiçekleri açıyor, yaprakları bembeyaz.. annem bir ninni söylüyor, ateşten sıcak..annem bir ninni söylüyor, ateşten sıcak..uyu güzel bebeğim uyu diyor, uyu güzel bebeğim uyu...baban bir gün seni almaya gelecek, uyu güzelce büyü..."
hapishanenin duvarlarına işlenmiş soğuklukta kış ortasında bir adam bir ninni söylüyor. mahkumların ağlamaları ve inlemeleri arasında onun sesi cennetten çıkmış bir adamınki gibi huzur veriyor. herkes ağlıyor, inliyor sonrasında ölüyor fakat o hiç susmuyor. soğuk taştan buz tutsa bile yerinden kalkmıyor, kaldığı tek kişilik hücrede yüksekteki açıklığın karşısına oturup bülbül gibi şakıyor. bir mahkum onu ölmeden önce melek sanıyor. melek kanatlarını açıp uçuyor.
yaşlı usta choi, karşı hücresinde kalan genç adama baktı. parmaklıklara yaslanıp nasırlı parmaklarını dışarıya uzattı. önündeki küçük bir taşı alıp onun tarafına attı. ninni kesildi, pencereye karşı oturmuş adam arkasına dönüp kendisine taş atan adama döndü. gözleri bağlıydı fakat orada birisinin olduğunu biliyordu. her gün ona taş atarak kendisini bir sohbete davet ediyordu fakat günler geçtikçe bitap düşen bedeni sadece ninnileri söylüyor, acı çeken parmakları birbirine kenetleniyordu.
bu adam uzaktan, tanrı'ya dua ediyor gibi gözüküyordu.
yaşlı choi taş attıktan sonra ona dönen genç adama baktı. cebinde sakladığı küçük pirinç topuna çaktırmadan uzatmak istiyordu ona. bu genç adama üç gündür yemek vermiyorlardı. sesini dinleyen herkes onun için endişeliydi fakat yaşlı usta choi yüreğinde sönmeyen özgürlük ateşinden dolayı ona uzanmak istiyordu. bu genç adamı kurtarmak istiyordu.
"yaklaş demirlere, sana pirinç topu atacağım." diye fısıldadı. askerleri gözetiyordu aynı zamanda. yakalanırlarsa ikisi için de kötü olurdu. genç adam duyduğu sesle gülümsedi. onu tanımıştı. başını saygıdan eğdi, "lütfen siz yiyin usta." diyerek onu reddetti. yaşlı usta choi üzülerek "üç gündür hiçbir şey girmedi ağzına, öleceksin açlıktan!" diye konuştu. sesi kısıktı ama sertti de. genç adam gülümseyerek "beni öldüren açlık değil nihayetinde aklım olacaktır." dedi. gülümsemesi yüzünde asılı kaldı. ölümün kucağına düştüğünü hisseden birisine göre fazla sakindi. belki de ölümü kabullendiğinden sakindi fakat onun sakinliği sabah güneşini selamlayın kuşların ötüşüne benziyordu.