8 - Dehliz

176 30 24
                                    

Araba bozulmamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Araba bozulmamıştı.

Bir dakika. Böyle başlamamalıyım. Baştan başlamama izin verin.

Sıcak bir haziran gününde İrem Ardıç, meyhanemde görmeyi beklediğim son isim bile değildi.

Bekleyin. Sanırım bu da kafanızı karıştırır.

Aramızda yazar olanın, İrem olduğu bir gerçekti. Bu yüzden ben neden yazıyordum, emin değilim ama sanırım size, en büyük sırrımı anlatacağım en nihayetinde.

Bu, hayatı bir günde mahvolan bir genç adamın hikayesi. Bu bir kitap olsaydı sanırım adını böyle koyardım. İşte yazar olmamam için bir sebep daha. Ben iyi bir okurum, sevgili okur. Bana istediğiniz eseri verin, birkaç gün içinde bitirip size detaylı bir yorum sunabilirim. Elimdeki esere birçok farklı açıdan bakabilirim. Oysa anlatmak, yani bir olayı anlatmak, bir öyküyü... bunu yapabileceğime emin değilim.

Yine de baştan başlamak için elimden geleni yapacağım.

İrem, on yedi yaşında bir delikanlının hayatına girebilecek en güzel genç kızlardan biriydi. Lise boyunca kendi dünyasında olduğu için farkında değildi ama okulun tüm erkekleri ona içten içe  aşıktı. Zaten o yaşlardaki toy oğlanların bir kadına bayılması için kızıl saçlar ve çiller, yeterliydi. Okuldaki tüm kızlardan daha farklı görünüyordu, güzel bir fiziği vardı, uzun boyluydu. Ve beğenilmek ya da beğenilmemek umurunda bile değildi, kendisi gibi davranıyordu, okulun geri kalanı gibi farklı olmak için değişik şeyler denemiyordu. Yani oğlanların ilgisini çekmek için gerekli güzelliğe ve umursamazlığa tümüyle sahipti.

Liseli oğlanları bilirsiniz, elde edemedikleri her şeyden nefret ederler. Onu ne kadar güzel bulurlarsa bulsunlar, hepsi de İrem'in dönüp onlara bakmayacağının farkındaydı. Tüm derdi elinde taşımaktan keyif aldığı romanlarıydı ve onunla iletişime geçmek için önce kulaklıklarını çıkarmasını beklemek zorundaydınız. Zordu. Sizi beğenmesi bir yana, sizi görmesini sağlamak bile zordu.

Hiç kimse denemedi bile, en büyük şansım buydu. Ben yakışıklı bir adam değildim ama liseliyken çok daha beterdim. Yüzümdeki ergenlik sivilceleri, asla uslanmayan ama kestirmemeye de ant içtiğim kıvırcık saçlarım ve çelimsiz vücudumla herhangi bir kızın bana bakacağını düşünmüyordum. Sokaktan geçerken dönüp ikinci kez bakılan o insanlardan değildim. Bununla barışıktım.

Ama İrem Ardıç'ın beni görmeyişiyle barışık değildim.

Aynı sınıftaydık ama lisenin ilk iki yılında neredeyse hiç konuşmamıştık. Varlığımdan bile haberdar değildi belki de. Bu yüzden bana ne zaman tanıştığımız sorulduğunda verdiğim cevap hep, mutlu bir sonbahar günü, olurdu. Hava yağmurluydu ve tesadüf eseri, onu bir kitap kafede, rafların arasında gezinirken görmüştüm.

Falez ve KırlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin