İlk Mektup
Yazar; Murat Aras İpek
Sevgili oğlum,
Babanın gücü ve cesaretiyle, annenin aklı ve kararlılığıyla kutsanmış olman için tanrıya her gün dua ediyorum.
Eğer sensen, seni içine attığım tehlikelerden sıyrılacaksın ve bir gün yanında bıraktığım yüzüğü eline alacak ve beni bulacaksın.
Sana bu mektubu, bir gün yüzük ile karşıma çıktığında seni neden reddetmem gerektiğini ve neden bir daha asla karşılaşamamamız gerektiğini ve bir daha hiç bir zaman anne, oğul gibi konuşamayacağımızı anlaman için yazıyorum.
Benden babanla ilgili bilgi edinmeye ve neden bizsiz büyümek zorunda kaldığını öğrenmeye hakkın var. Bu sırrı on yıllar boyunca sessizce içimde taşıdım.
Çocukluğunun ne kadar zor geçtiğini ve seni terk ettiğim için benden ne kadar nefret ettiğini tahmin bile edemem. Bu mektubu okuduğunda belki beni affedersin ama belki de neler yaptığımı öğrendiğin de benden daha da nefret edersin.
Ama seni sevdiğimi sakın unutma. Hayatını kurtarmak için seni terk ettim. Çocuğumu ormana terk ettiğim de yas kalbimi delik deşik etmişti ama gitmek zorundaydım.
Ben varlıklı bir ailenin oğluyum. Varlıklı olduğumuz için bütün dünya rahat ve kolay bir hayatımız olduğuna inanıyor. Bedensel ve maddi acılar çekmedim ama hayatımın duygusal yükü dayanılacak gibi değildi.
Ben daha çocuk yaştayken ailem başka bir milyarderin oğluyla evlenmem için anlaşma yaptı. Yıllar boyu hem babama hem de nişanlıma karşı görevlerim vardı. Bu resmi görevleri, olmamı istedikleri kişi olarak yerine getirdim ve gerçek benliğimi içimin derinliklerine gömdüm.
Hayatım katı ve sert kurallarla düzenlenmiş bir rutinden ibaretti. Gerçi sayısız şölene ve har vurup harman savrulan ziyafetlere katılıyordum ama daima arka plana itiliyordum. Babam veya nişanlımın katıldığı ziyafetlerde bile, bir tabak veya bir masa kadar dikkat çekmemem gerekiyordu.
Baban, yani Kris. Kanada'da yaşan Çinli bir ailenin oğluydu. Ailesi ne zengin nede asildi. Seoul da sonradan görmeler fazla ilgi görmezdi ama Kris Kore'nin en zenginlerinden biri olmuştu. Zekası ve açık görüşlülüğü ile bütün asiller arasında ismini duyurmuştu.
Birçok asil Kris'i görmezden gelmeye çalışıyordu. Ancak sonuçta ona saygı duymak ve onunla ortak bir iş yapmak istiyorlardı.
Babam ve ben Kris ile ilk kez, çok sayıda kazandığı başarılarından birinin onuruna düzenlenmiş olan ziyafetinden karşılaştık.
Danslar başladığın da başımı eğip yere bakmaya başladım. Sonra Kris karşıma çıktı. Kibarca bir parmağını çenemin altına koydu ve bakışlarımız bir olana kadar başımı kaldırdı.
Yayvan gülümsemesi bulaşıcıydı. Bende gülümsemekten başka bir şey yapamadım.
Elimi aldı ve beni çekerek ayağa kaldırdı. Herkes şoktan felç olmuştu babam ise sinirliydi. Kris ziyafetin sahibiydi onu reddetmek yakışık almazdı.
Büyük, kaslı savaşçının yeteneksiz ve kaba olacağını düşünmüştüm ama öyle değildi - dokunuşu çok hafif ve yumuşaktı, dansı ise zarif ve hoştu. Elleri tenimde gezinirken dokunduğu her yeri yakıyordu. Onunla dans ederken kalbim küt küt atıyordu, sanki duyacakmış gibi. Sanki gözleri hep benim üzerimdeydi. O an aslında ne kadar kenara itilmiş olduğumu fark ettim - babam ve nişanlımın emir kölesi olduğumu.
Müzik sona erdi ve eğilerek selam verdik. Kris yumuşak bir şekilde gözümü kapatan bukleyi kulağımın arkasına götürdü ve " Güzelliğini tekrar görmek için pencerenin altında bekleyeceğim" diye fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Mektup - One Shot -
FanfictionBu bir Exo-Yaoi OneShot'ı olup içinde -Smut- Barındırmamaktadır.