Sessizlik bildirim sesiyle bozulmuştu.
Zümrüt gözler aralandığında, polisin telefonu açıktı ve bildirimler geliyordu. Daha yeni mesaiden gelmişti. Neden hala onu çağırıyorlardı?
Yataktan doğrulup masaya döndü ve edgarin telefonunu aldı. Bu mesaj polis karakolu veya herhangi bir yerden değildi. Bilinmeyen bir numaradan gelmişti.
-Ne, korkuyor musun?-
Bu ne demekti? Edgarin korkması gereken şey tam olarak neydi? Mesaja tıkladığında telefonun hızlıca elinden çekilmesi ile korkuyla kafasını çevirdi. Edgarin birden uyanmasını beklemiyordu.
"Günaydın."
"Niye telefonumu karıştırıyordun ranpo-kun?"
O doğru söylüyordu. Telefonunu karıştırmaması gerekiyordu ve yanlış yapmıştı.
"Üzgünüm sadece yorgun olduğunu ve gelen bildirimin önemsiz olabileceğini düşündüm."
Edgarin yüzü dedektifin söylediklerinden sonra hala yumuşamamıştı. Biraz fazla ciddiye almış gibiydi.
"Özür dilerim."
Edgar bir şey demeden yerinden kalktı ve mutfağa gitti. Ranpo bu kadar büyük ne olabileceğini düşünüyordu. Belkide uyku sersemiydi.
Edgar geri geldiğinde elinde bir hap ve su bulunduruyordu. Ranpo ise ne olduğunu hemen anlayıp kaşlarını çattı.
"Bugün içmek istemiyorum."
"Çocukluk etme."
Dedektif sızlanarak kafasını yastığa gömmüş o iğrenç tatlı ilacı ağzına almak istemiyordu.
Ne ilacı diye soracak olursanız bu ranponun bağışıklık sistemiyle alakalıydı."Sonra içsem?"
"Hayır."
Polis ne yapsa küçük dedektife ilaçları içiremiyordu. İç çekerek etrafa bakındığında aklına şekerler geldi. Ranponun en sevdiği şekerleri teklif ederse onun reddedeceği ne olabilirdi ki?
"İstediğin şekerleri alacağım."
Ranpo, duyduğu cümleyle sevinçle polise döndü, Şekerleri gerçekten seviyordu.
"Tamam içeceğim."
Aklı hala gelen mesajda olsa da sessizce ilaçları içti. Bir şekilde, bir zaman sorardı. Edgarın ondan bir şey saklayacağına inanmiyordu.
"Bugün bir yerlere gidelim mi?"
menekşe gözler, zümrütlerden kaçıyordu. Kesinlikle bir sorun vardı ve bu dedektifin gözünden kaçmadı.
"Ne olduğunu artık bana anlatacak mısın?"
"Ha.. hayır hayır ranpo-kun sadece dalmışım."
Dedektif kaşlarını çatmış bir şekilde polise bakıyordu. Ondan bir şey saklamamasını istiyordu. Onun gerçekten her zaman yanında rahat hissetmesini istiyordu.
"Hem senin bana diyeceğin bir şey vardı. Tüm gece onu düşündüğümü biliyor musun?"
Ranpo tebessüm edip edgarın saçlarıyla oynamaya başladı. Nasıl diyeceğini bilmiyordu belkide edgar bu duruma sinirlenirdi Yada tepkisiz kalırdı.
"Peşimde bir suikastcı var."
Gözlerini ona çevirdiğinde gözleri korkuyla açılan bir adam gördü. Bu o muydu? Böyle bir tepki beklemiyordu. Edgarın dişlerini sıkma sesi ve ardından hızlıca başını kaşıması...
"Poe, iyi misin?"
Polis, dedektifin sesini duyduğunda kendine geldi. Birkaç saniye hiçbir şey demeden sadece zümrüt gözlere bakmıştı. Neydi onu bu kadar korkutan? Böyle bir tepki beklemiyordu neden telaş yapmıştı?
"Senide kaybedemem.."
Duyduğu cümleyle yüzü yumuşadı küçük dedektifin. Senide kaybedemem.. beni kaybetmeyeceksin demek istedi ama poenin gözleri üzerindeydi.
Sanki o demeden anlamış gibiydi
Ranpoya sıkıca kollarını sardı ve ondan böyle kalmak için izin istedi. Anlaşılan poenin hala sakladığı şeyler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snowfall-Ranpoe
FanfictionEn iyi dedektifin gönlünü alan sıradan bir polis mi? Bu sadece basit bir hikaye olurdu. En azından onlar için.