Bang Chan'ı nasıl sevdim bilmiyorum. Zaten sevmek eylemi bilinebilen bir şey değildir diyebilirsiniz. Demelisiniz. Ben de öyle derdim ve hala öyle derim. Sevmek eylemi spontane gelişen, gastrointestinal sistemde acayip sancılara sebep olan, tüm mantığı devredışı bırakan garip bir eylem. Fakat Bang Chan'ı, onun beni hiçbir şekilde bir dosttan daha fazlası olarak göremeyeceğini bile bile nasıl sevebildim gerçekten bilmiyorum.
Her şeyin başladığı yer, taşındıktan sonra yeni kayıt olduğum spor salonuydu. Her şeyin başladığı an, haddinden fazla ağırlığı kaldırmaya çalıştığımdan az daha boğulacak olmam ve durumumu o an oradaki tek kişi olan Chan'ın fark edip beni kurtardığı andı. Şimdi düşünüyorum da o an o halterin altından kurtulduğumu zannetsem de o gün, en azından benim açımdan, hiçbir kurtuluş gerçekleşmemişti. Eskilerin çok sevdiğim bir sözü vardır. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak diye. Evet , benim için olan şey tam olarak buydu. Yağmurdan kaçarken esasında doluya tutulmuştum ve o an ve aylar sonrasına kadar doluya tutulduğumun farkına varmadan kurtulduğumu sanmıştım.
Beni 25 kiloluk halterin ağırlığından kurtardıktan sonra (düzeltme, binlerce kat daha ağır sevdasının altına soktuktan sonra ) fitness buddy olmuştuk onunla. Başlarda tüm etkileşimimiz spor salonundaydı. Denk geldikçe sohbet etmiş, daha fazla denk gelebilmek için sözleşmeye başlamış ve kafamızın haddinden fazla uyuştuğunu fark edince ise (keşke uyuşmasaydı) arkadaşlığımız spor salonundan dışarıya taşmıştı. Yavaş yavaş birbirimizi tanımış, işlerimizi evlerimizi öğrenmiş,o benim ablamla ben ise onun kardeşleri ile tanışmıştım. Tüm bu süreçte arkadaştık ve yemin ederim ki tüm bu süreç boyunca benim için iyi bir arkadaştan daha başka bir şey değildi. İnanın bana onu nasıl sevdiğimi bilmiyorum. Sanki bir sabaha uyandığımda dudaklarımın arasından ilk onun ismi dökülmüş, zihnim uyku sersemi bir halde onun bendeki yerini tartarken boşboğaz kalbim onu alıp aşk kategorisine koymuş gibi bir anilikle gerçekleşti. Biliyorum, esasında bu böyle olmadı ama durumumu en iyi böyle anlatabilirim. Yan yana durduğumuzda asla sevgili gibi duramayacağım o adama aşık olmuştum.
Biz, yani ben ve Chan dahil tüm insanlar olarak kalıpların içine doğarız o kalıplara yakışmaya çalışır, hayatımızı ve ilişkilerimizi hatta kişiliğimizi buna göre şekillendirmeye çabalarız. Benim gibi iri yarı bir herifin çocuk gibi ağlaması beklenmez. Tatlı aegyolar yapması utanç verici gözükür ya da ve en çok canımı acıtanı ise sevgilimin benim gibi başka bir kas yığını bi dev olması beklenmez. Yani Chan olması evet... Ve işin kötü yani da şu ki bunu Chan de beklemez.Yarım saattir bu kafede oturmuş Chan'i bekliyorum. Kahvemi aldım ve yavaş yavaş yudumlarken her zamanki düşüncelerim zihnimde dönüp duruyor. Kahve içerken bir şeyler düşünmeden duramıyorum ve Chan'i düşünmek dışında da bu anlarda elimden başka bir şey gelmiyor. Siktiğimin bürosunda benimle anlamsızca rekabet eden bay Hwang'ı düşünebilirim. Eğer anlamsız ve can sıkıcı imaları böyle devam ederse onu bir kaşık suda boğmama sebebiyet vereceğinden öfke kontrol için terapi almaya bile karar verebilirim. Ya da yoga kursu arayışına da girebilirim. Hatta kim bilir belki yeni bir büro arayışına da evrilebilir bu. Chan dışında düşünebileceğim ve düşünmem gereken bir dünya şeyim var. En basitinden akşam ne yemek yiyeceğime bile karar verebilirim hatta ve inanın bana insanın her gün her gün ne pişireceğine karar vermesi bile oldukça zor. Fırında tavuk? İki gün önce yedim. Sebze yemeği? Hayır bugün canım istemiyor. Ramen? Spor salonunda fazladan bir saat daha geçirmeyi göze alırsam belki.
Tanrım düşünebileceğim onlarca konu var fakat ben her seferinde Chan'a vuruluşumu kendime kronolojik bir sırayla anlatmayı tercih ediyorum. Yaranın kabuğunu sürekli soymak gibi bir şey bu. Soyma sebebin oradaki o farklı dokunun sürekli tüm ilgini alması, yolarken ilk günkü kadar acı vermiyor olması daha da teşvik edici ama sen soydukça geçmediği ve orda kaldığı da ayrı bir gerçek. Özellikle de yara benimkisi gibi bir yaraysa soymak veya iyileşmesini beklemek, ikisi de anlamsız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jezabel kan içinde yatardı~oneshot
FanfictionGözlerin gözlerime değince Felaketim olurdu ağlardım. ~ changchan oneshot~