YARATIK

41 5 12
                                    

ATEŞ ALKAN

Öğretmenimiz bitkiler hakkında bilgiler veriyordu. Ancak ben dinlemiyordum. Alaca tam karşımda durmuş , arkama bakıyordu. Gözlerini fal taşı gibi açmıştı. Ben ise onu izliyordum. Alaca yanında duran kızlara bir şeyler söylüyordu ancak kızlar onu dinlemiyorlardı. Arkama döndüm , taş kesildim. Arkamda bir süliet daha doğrusu bir yaratık duruyordu. Rengi simsiyahtı. Yüzü yoktu , ne bir hayvana ne de bir canlıya benziyordu. Görünüşü çok korkunçtu. Bir anda gözden kayboldu. Sanki ışınlanmıştı. Ben ise şaşkınlığımı gizleyememiştim. Önüme döndüm. Ancak Alaca karşımda yoktu. Mete , gözlerini etrafında dolaştırdı. Baktı ama Alaca'yı göremedi. Umut benim tam yanımda duruyordu. Mete Umut'a bir şeyler fısıldadı. Ne dediğini duyamamıştım. Ancak Alaca hakkında konuştuğu tahmin edebiliyordum. Mete gözlerini bana dikti.

Bu işte benim parmağım olduğunu mu düşünüyor yoksa?

Alaca'yı tekrardan aradım ancak yoktu. Öğretmenimiz ise bitkiler ile ilgili sunumunu bitirmiş , kendisine kahve yapmak için yanımızdan ayrılmıştı. Mete bana yaklaştı. "Kardeşimi gördün mü bana doğruyu söyle" dedi. Alaca'ya karşı çok korumacı davranıyordu. Ve bu da benim Alaca'ya ulaşmamı engelliyordu. "Alaca'yı görmedim ancak bir süliet daha doğrusu bir yaratık gördüm. Bir anda ortadan kayboldu . Önüme döndüğümde Alaca yoktu sana doğruyu söylüyorum" dedim ve olanları anlattım. "Kesin o süilet midir yaratık mıdır nedir onun peşinden gitti. Ah Alaca bu kadar meraklı olmak zorunda değilsin" dedi. Kızlar da yanımıza gelmişti. "Kızlar Alaca'yı gördünüz mü?" Diye sordu Mete. "Hayır görmedik ama bize bir süliete benzer birşey gördüğünü , bir anda kaybolduğu söyledi. Ve onun peşinden gideceğim dedi" diye açıkladı Gökçe. "Ve sizde ona engel olmadınız öyle mi?!" Diye bağırdı Mete. Bağırması yersizdi çünkü kızların bir suçu yoktu. "Bize öyle bağırma!" Diye ona karşılık verdi Gökçe. İkiside birbirini seviyordu ancak çok fazla kavga ediyorlardı. Bu kavgaların artık bir sonu olmalıydı. "Benim kardeşim şu anda adını bile doğru düzgün bilmediğim bir ormanda kayboldu ve sen bana bağırma mı diyorsun Gökçe!" Diye sesini tekrar yükseltmişti Mete. Yalandan öksürdüm. Yoksa bu tartışma bir kavgaya dönebilirdi. Alaca kayıp iken başka bir olay olmasını istemiyordum. "Burada kazık gibi duracağımıza gidip Alaca'yı aramaya ne dersiniz?" Diye bir teklifte bulundum. "Kesinlikle hadi kalkın kardeşimi bulmaya gidiyoruz" dedi Mete. Çadıra gidip telefonumu aldım. Ve öğretmenimizden buranın konumunu istedim. Bizde kaybolursak konumdan buraya geri gelebilirdik. Hızlıca Mete'nin yanına koştum. Ormanın içine doğru yürümeye başladık. Bir yandan da Alaca'ya sesleniyorduk. "Alaca ağabeyciğim nerdesin!" Diye bağırdı Mete. Ağaçların arasından bir ses duydum. "Alaca orada mısın?" Diye sordum. Ağaçların arasına doğru yürüdüm. Çalıların arasından bir tavşan çıktı. Sesi yapan bembeyaz bir tavşandı. Tavşana pek aldırmadan aramaya devam ettim. "Alaca!" Diyen Umut'un sesi duydum. Bulmuş muydu Alaca'yı?. "Buldun mu onu?" Diye sordum. "Hayır ama burada bir tane toka var!" Dedi.

Toka mı Alaca'nın tokası kırmızıydı umarım toka kırmızıdır

"Ne renk toka?" Diye sordum. Koştuğum için bir kaç dakika sonra Umut'un yayına gelmiştim. Toka kırmızı idi. "Bu Alaca'nın tokası!" Dedim. Mete direk dibimde bitmişti. Tokayı eline aldı . "Alaca!" Diye bağırmaya devam ettim. Tokanın olduğu yere doğru yürüdüm. Alaca hiç bir yerde yoktu. "Nereye gittin güzelim ?" Diye soruyordu Mete. Ancak hiçbir cevap yoktu. Fazla uzaklaşmış olamazdı. Bir çam ağacının dalında minik bir kuş gördüm. Cennet papağanı mı diyorlardı buna? Sanırım öyleydi. Yeşil, kırmızı ve sarı renklerindeydi. Minik bir gagası vardı. Çok güzel bir kuştu. Alaca ise hiç bir yerde yoktu artık pes etmeye başlamıştım.

Hayır hayır pes etmek yok bulacaksın onu!

İç sesim bana cesaret veriyordu. Evet bulacaktık Alaca'yı. Sonra itiraf edecektim onu sevdiğimi. Ancak hiçbir yerde yoktu. Lanet olası bu orman çok büyüktü ve Alaca hiçbir yerde yoktu. Artık delirmek üzereydim.

ORMANDA KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin