9.bölüm

34 2 1
                                    

İlk uyanan bendim. Etrafıma bakındım. Herkes uyuyordu ve durmuştuk. Onları sessizce uyandırıp "Tren durmuş! Hadi kaçalım!"dedim. Deniz sessizce kapının kolunu kıvırdı. Herkes gitmişti. Sessiz adımlarla (fakat koşarak) trenin kapısından çıktık. Koşmaya başladık. En azından kimse bizi görmemişti. Bir otel bulmalıydık. Neyseki yanımızda bolca para vardı. Annemi arayıp vardığımızı söyledim. Neyseki rahatlamıştı. Telefonu kapattım ve " Hadi bir otel bulalım." Dedim. Nil " Bir otel biliyorum. Buraya daha önce de gelmiştim." Dedi. Kuzey" Pahalı mı?"dedi. Nil " Ucuz ama süper!" Dedi. Hepimiz Nil'i takip ediyorduk. Gelmiştik. Burası saray gibiydi. İçeri girdik. Her odanın 3 kişilik olduğunu söyledi kasiyer. Erkekler ve kızlar olarak ikiye ayrıldık. Kasiyer" Her oda 150 TL canım." Dedi. Herkes cebinden 50 TL çıkarıp bana verdi. Bende cüzdanımdan 50 TL çıkardım ve tüm parayı kasiyere verdim. Bize oda numaralarımızı verdi. Mert "Eşyalarımızı yerleştirip bu noktada buluşalım."dedi. Erkekler 13 numaralı odaya, biz ise 11 numaralı odaya yerleştik ve buluşma noktamızda buluştuk. Arda " Hadi gidelim ve şu kılıcı bulalım." Dedi. Herkes başıyla onayladı (ben de dahil). Elime telefonumu aldım ve navigasyon uygulamasını açtım. Yolu tarif etmeye başladı. 50 dakika sonra varmıştık bile. Mağaranın kapısındaydık. Deniz" Hadi yapalım şunu." dedi. Herkes derin bir nefes aldıktan sonra mağaraya girdik. Ben "Burası çok korkutucu." Dedim sessizce. Bir yarasa Kuzey'in kafasının tam üstünden geçti. Çok yavaşça ilerliyorduk. Birkaç dakika sonra ileride bir ışık gördük. Deniz "Arkadaşlar bu bizim aradığımız kılıç olabilir!" Dedi. Işığa doğru sakince ilerlemeye başladık. Ben "Altın kılıç orada!"diye bağırdım. Herkes şaşkın, fakat mutlu görünüyordu. Kılıç bir kayanın içindeydi. Sapı altın, kılıcı altındı. Mert " Hadi herkes kılıcın sapını tutsun ve birlikte çekelim."dedi. Hepimiz kılıcın sapını tuttuk ve çektik. Kılıç gürültüyle yerinden çıktı. Çok güzeldi. O kadar parlaktı ki gözlerimi alıyordu. Arda " Artık kılıcı da bulduğumuza göre kendi şehrimize gidelim ve o canavarları yok edelim!"dedi. Kılıcı ben tutuyordum. Bir anda üzerimize kayalar düşmeye başladı. Herkes hızlı davrandı ve mağaradan çıktık fakat birşey eksikti... Mert neredeydi? "İMDAT, İMDAAAAATTT!"diye bağırıyordu birileri. Bu.. Bu Mert'in sesiydi! Kayalıkların arasında sıkışmıştı! Kan kaybından ölmek üzereydi! Bacaklarından kanlar akıyordu! Herkes Mert'i çekiyordu. Ben "Saçmalamayın Mert'in bacağını koparacaksınız!" Dedim. Mert acıyla inliyor ve kıvrınıyordu. Mert" Siz gidin ve kurtarın kendinizi! Beni bırakın!"dedi. Kuzey ve Nil "Saçmalama!"dediler. Mert'e doğru koştular ve Mert'i hızla çekip kurtardılar. Mert'in bacağı kanlar içinde kalmıştı. Ben ve Deniz doktor olacağımıza söz vermiştik. Mert'in yanına gittik. Ben" Kuzey çabuk biryerlerden bana su getir!" Dedim. Deniz "Arda ve Nil, siz de bolca yaprak toplayıp gelin!"dedi. Kuzey suyu getirmişti bile.

B82 VirüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin