Ne? Nasıl yani bu duyduklarım gerçek miydi, yoksa buda mı zihnimin bana oynadığı bir oyundu anlayamıyordum. Bakışlarımı yavaşça kucağıma yığılıp kalmış olan bedene çevirdim. Şoktaydım, öylece onun suratına bakıyordum kolumu bile kıpırdatamayacak haldeydim. O an ilk defa zamanı geriye almak istedim. Ama zaman kavramı o kadar acımasızdı ki asla geri dönüşü yoktu.. O kadar kötü bir haldeydim ki hala şoku üzerimden atlatabilmiş değildim. Boğuk sesler geliyordu etraftan kulağıma, o kadar kendimden geçmiştim ki bir adamın beni sarstığını ve birşeyler söylediğini bile farketmemiştim en son beni kucaklayıp arabaya bindirdiğini hatırlıyordum sonrası ise koca bir karanlıktı ..
😔Gözümü açtığımda bir yatakta uzanıyordum biraz etrafıma da göz gezdirince bu odanın bir dağ evi odası olduğunu anlamam pek uzun sürmedi. Yatakta yavaşça doğrulurken koluma bağlanmış olan serum dikkatimi çekti. Onu yavaşça çıkarmaya çalışsamda dudaklarımın arasından kaçan hafif bir inlemeye mani olamadım.
Burası neresiydi beni nereye getirmişlerdi böyle bilmiyordum tek bildiğim buradan bir an önce kurtulmam gerektiğiydi. Evet, evet kesinlikle bir an önce kimseye görünmeden buradan kaçıp gitmeliydim. Daha sonra kendi hayatım için farklı bir ülkeye gidip orada yeni bir başlangıç yapabilirdim.
Ama şimdi ilk olarak buradan tüymeliydim. Sessiz adımlarla cama doğru ilerleyip camın kenarından dışarıya doğru baktığımda kapının önündeki 2 adamın gittğini gördüm. Muhtemelen değişim saatleriydi adamların. Sanırım şans bugün benden yana olacaktı.
Kapının önüne geldiğimde kulağımı kapıya dayadım, bir ses seda varmı diye kontrol ettim ama hiç bir sesin geldiği de yoktu. Muhtemelen bu odanın kapısına koruma takmamışlardı ve bu benim için büyük bir fırsattı.
Kapıyı çok ama çok yavaş bir şekilde açmayı başardım. Sessiz adımlarla merdivenlerden aşağı indiğimde bir arka kapı farkettim. Kapının önüne geldiğimde kapıyı az bir aralık bırakacak şekilde açtım. Bir saniye bu kapıda da herhangi bir koruma yoktu.
Bende adam olmamasından faydalanıp kapıyı açtığım gibi koşmaya başladım. Arkama bile bakmadan koşuyordum. Kaçıyordum işte bu evden , ondan ve kendimden kısacası herşeyden gidiyordum işte
Aslında sadece bedenim gidiyordu, zihnim olduğu gibi duruyordu yerli yerinde. Kalbim acıyordu sanki her adımımda. Sahi niye acıyordu kalbim?
"Neden! , Neden! , Neden?! "
diye bağırıyordum o ıssız orman yolunda. Göz yaşlarım ise bana çoktan ihanet edip akmaya başlamışlardı bile.. Canım acıyordu işte, hemde çok acıyordu..Bana olan bakışı , davranışları ve bana duyduğu aşk.. Tüm bunlar ağır geliyordu bana, ben birinin beni böyle sevmesine alışık değildim ki. Üstelik ben, ben onun bana duyduğu bu aşkın karşılığını veremezdim ona, ben aşk nedir bilmezdim. Hem aşk bana çok uzaktı. Yabancı bir duyguydu bir kere bana.. Ve ben yabancı olan herşeyden korkardım.
Aklım ve duygularım o kadar karman çormandı ki.. Tüm bu düşünceleri kafamdan uzaklaştırmak için daha hızlı koştum. Çok yorulmuştum -her anlamda.- biraz dinlenebilmek adına bir ağacın yanına gidip ayakta durup bir süre boyunca nefeslerimi düzenlemeye çalıştım.
En sonunda tam oradan uzaklaşacakken arkamdan bir el beni belimden kendine çekip ağzıma bir bez tıkadı. Ben çırpınmaya başladığımdaysa kulağıma doğru yaklaşarak nefesini enseme doğru üfledi ve ardından şu sözleri söyledi..
"Benim Gün Işığım , sakin ol lütfen yalvarırım yapma böyle sen her benden uzaklaştığında benim canımdan can kopuyor sanki nolur yapma bunu ikimizede.."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Külleriyle Doğan Gün Işığı (DÜZENLENİYOR)
Ficción GeneralFarklı bir mafya kurgusu mu arıyorsunuz? O halde doğru yerdesiniz! Bence bu hikayeye bir şans vermelisiniz..🤭 " Gün ışığı " Zihnimde anlam veremediğim bazı görüntüler belirdi, sanki bu sesi daha önce de duymuştum fakat bana kim böyle seslenirdi ki...