04

645 61 0
                                    

🌷
Yorgun argın evime gelmiş müthiş yumuşak olan koltuğumda uzanıyordum. Karargahtı okuldu derken cidden yorulmuştum. Okul çıkışı babam aramış Mehmet Albay hakkında konuştu. Henüz ikiside gençken aynı yerde askerlik yaptıklarını o günden beri çok sıkı arkadaş olduklarından bahsetti. Hatta burada albay sayesinde lojmanda kaldığımı da söylemişti. Çalan zille istemsizce oflayarak ayağa kalktım. Siyah yazmayı kafama geçirip kapıyı açtım. Karşımda ki kadın sıcak bir gülümsemeyle elindeki kek dolu tabağı uzattı.

"Merhaba ben Şengül. Karşı komşunum. Geçen anahtarları ve cüzdanı Alparslan'a verdiğin için teşekkür edemedim. "

"Merhaba bende Nefha. Rica ederim, zaten aynı yolu yürüyorduk. Extra birşey yapmadım."

Mavi gözlü askerin adını öğrenmiştik. Bir an isminin ona ne kadar uyduğunu düşünmüştüm. Cidden o isim onunla var olmuş gibiydi. Korkusuz ve kendinden emin adımlarıyla cuk diye oturmuştu.

Şengül Hanım elindeki tabağı uzattı. Gülümseyerek uzattığı tabağı aldım. Şengül Hanımın evinin kapısında ki epeyce yaşlı bir kadın huysuz bir şekilde konuştu.

"Şengül! Neredesin sen? "

"Anne sen geç içeri geliyorum ben."

Kadınla göz göze gelince kafamla selam verip gülümsedim ama o hiç oralı olmadan içeriye geri girdi.

"Kusura bakma benim gitmem lazım. Görüşürüz."

Giden Şengül Hanımla içeriye geçtim. Yapmış olduğu kekten gelen buram buram tarçın kokusuyla açlıktan sırtıma yapışan midem guruldadı. Birkaç dilimi oyalanmadan ağzıma tıktım. Yapacak başka bir işin olmadığı için televizyonun karşına geçtim. Rastgele kanallarda gezerken komedi filmi bulmuştum.

Biten filme yavaşça koltuktan kalktım. Uzun süre hareketsiz kalınca her yerim uyuşmuştu. Hemen sıcak bir duş aldım. Saç kurutma makinesini prize taktığım an tüm elektrikler gitmişti. Korkuyla banyodan çıktım ve yatağın üzerinde duran telefonumu aldım. Hızla üzerimi giyinip başıma yazmayı geçirdim.

Galiba sigorta attı

Adeta zeka küpü olan iç sesimle derin bir nefes aldım ve kapının anahtarlarını cebime attım. Sigorta kutusu muhtemelen giriş kattaydı.  Sigorta kutusunun yanına gelince zorda olsa kapağını açtım. Boş boş karşımda ki şeylere baktım.

Ne anlarsın kızım sen!

Cidden ne anlardım ki ben! Telefonun şifresini açıp babamı aramaya karar verdim. Rehberden babamı bulmuş tam arayacakken saatin ne kadar geç olduğunu farkedince hemen vazgeçtim. Bu saatte ararsam merak eder ve olayı fazla abartabilirdi. Sabır çekerek internetten araştırdığım kadarıyla birşeyler yapacaktım.

Yaklaşık iki dakikadır ayak parmak uçlarımda yükselmeye çalışıyor aynı zamanda internetteki yazıyı okuyor karşımda ki birbirine benzeyen tuşlara bakıyordum. Sinirle parmak uçlarımdan indim. Köşede duran vileda kutusunu görünce hemen onu alıp ters çevirip üzerine çıktım. Aşağıya indirdiğim tuşla binanın elektrikleri de gidince şokla kalakalmıştım.

Bir bu eksikti!

Elimdeki telefonun fenerini açıp karşımdaki küçük yazılar yazan küçük kare şeye yaklaştırdım. Okumaya çalışıyor aynı zamanda çözüm üretmeye çalışıyordum ki birinin öfkeyle soluduğu nefes sesini duymamla çığlığı bastım. Tam o esnada kayan ayağımla beraber birinin üzerine düştüm. Aniden hem ayağımda hemde bacağımda hissettiğim acıyla yüzümü buruşturdum.

"Allah'ım sabır!"

Dibimden gelen sesle hemen elimde ki telefonu sesin yüzüne doğru tutmamla onu gördüm.

Alparslan'ı

Ben şok içinde ona bakarken o son derece donuk bir şekilde bakıyordu. Bakışlarını anlamayınca istemsizce kaşlarım çatılmıştı. Birden kollarımda ki ellerini üzerimden çekince küt yere yapıştım. Sinirle yüksek çıkan sesimle konuştum.

"Ya sen manyak mısın!? Ne diye beni yere atıyorsun!? "

Acıyla inlerken Alparslan sigorta kutusundan birkaç tuşa bastı ve her yer aydınlandı. Öfkeli bakışları ve her zamanki çatık kaşlarıyla bana yaklaştı.

"Kiminle konuştuğuna dikkat et! Ayrıca üzerime düşen sensin!"

"Ne diye arkamdan gizlice geliyorsun ki!?"

Beni takmayıp önümde eğilince şokla ona baktım. Ne o yoksa önümde eğilip özür mü-Neeeğ!!! Ayağımı kırık vileda kovasının içinde görünce utançla hemen çıkarmaya çalıştım. Kovanın kırık kısımları etimi soysada umursamadan çekiştirmeye devam ediyordum ki bileğimde hissettiğim ellerle dona kaldım.

Vücudumda anlık oluşan bir elektrik dalgasıyla hemen ellerimi çektim. Alparslan kırık kovadan ayağımı çıkarmaya çalışırken bende acı içinde ayağımı istemsizce hareket ettiriyordum.

"Rahat dur!"

Sert ve hafif yüksek çıkan sesiyle kıpırdamadan durdum. Ayağıma doğru eğilmiş olan Alparslan'a kaydı bakışlarım. Hafif uzun olan saçları önüne düşmüştü. Düzgün bir burnu, keskin bir çene hattı vardı. Bembeyaz olan teni kıskanılmayacak gibi değildi. Bakışlarının bana dönmesiyle hızla gözlerimi kaçırdım. Bugün ne kadar salakça davranıyordum. Allah'ım affet farkında bile değilim.

Merdivenlerden inen birinin sesiyle ona döndüm. Bu bugün beni karargaha götüren Barış'tı.

"Komutanım iyi misiniz?"

Barış'ın bakışları ayağımda yüzünde ise gülmemek için kendini zor tuttuğu bir ifade vardı. Utançtan kendimi öldürmek istiyordum. Kafamı yerin on kat dibine gömmek istedim. Sonunda kurtulan ayağımla hemen ayağa kalktım. Acıyla yüzümü buruşturdum. Galiba incitmiştim. İsmini vermek istemediğim kaba adam tarafından yere atılınca olmuştu! Yüzümdeki ifadeden birşeyler anlayan Barış hızla konuştu.

"Yürüyebilecek misiniz? İsterseniz dairenize kadar eşlik edeyim? "

"Teşe-"

Tam Barış'a cevap verecekken Alparslan yine sözümüzü kesmişti !

"Barış topla burayı!"

"Emredersiniz komutanım!"

Barış beni bırakmış hemen üstü olan Alparslan'ın ona vermiş olduğu görevi yapmaya başladı. Daha fazla sinir krizi geçirmek istemediğim için canım acısada hızlı bir şekilde merdivenlerin çıktım. Çelik kapımı açıp içeriye girdim. Bir insan bu kadar kaba olamazdı!

Çalan kapıyı sinirle açtım. Karşımda tekrar Alparslan'ı görünce sinirlerim iyice tepeme çıkmıştı.

"Ne var!?"

Son derece sinirli çıkan sesimi umursamayip elindeki telefonumu birden üzerime doğru atıp arkasını döndü. Son anda havada yakaladığım telefonu avuçlarım içinde sinirle sıktım.

"Rica ederim."

Onun imali sesine karşılık vermedim ve sert bir şekilde kapıyı çarptım.

Allah'ım ben burada kafayı yemeden sinir krizilerine girmeden yaşamak istiyordum. Lütfen sen beni sinir eden herşeyi benden uzak tut.

Bölüm sonu 🍂

BARUT KOKAN PAPATYALAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin