24 Ekim, 1976
Sıklaşan yağmur bulutları gündüzü yavaş yavaş geceye çeviriyor, yürüdükleri taş döşeme sokaklar daralıp kararıyor, köyün uğultusu dindikçe botlarının ve nefeslerinin sesleri keskinleşiyordu. Dorcas tanınmamayı umarak burnunu atkısına gömdü ve adımlarını yavaşlattı, ne kadar geride durursa o kadar az dikkat çekerdi. Hatta şanslıysa asasını kullanmasına bile gerek kalmazdı.
Kaldırımsız, rutubetli ve karanlık bir sokağın ağzındalardı şimdi. Dar yoldan geçebilmek için tek sıra halinde dizildiler ve dikkatle cüppelerinin eteklerini toplayıp asalarını yaktılar. Sıranın sonunda kalabilmek adına Dorcas önünden geçen herkese kibarca yol verdikten sonra kendi eteklerini de toplayıp içeri doğru bir adım attı. Ürpertici ve uzun koridorda hızla ilerleyen çocukların sırtı ona dönüktü. Burada düşüp bayılsa veya ayağı takılsa, geride kalsa fark etmeleri çok uzun sürerdi. Hatta şimdi peşlerinden gitmeyi bıraksa ruhları bile duymazdı.
Islak taşlar üzerinde tıkırdayan ayak seslerinin uzaklaşmasını bekledi dikkatlice, ve onun için geri dönen kimse olmadığından emin olduktan sonra sokaktan dışarı fırlayıp geldiği yöne fırtına gibi koşmaya başladı. Can havliyle, ayakları birbirine dolanarak, sendeleyip durarak, son hız kaçıyordu. Bir daha asla, asla, asla bu toplantıların hiçbirine katılmayacaktı!
Şiddetli sağanak şimdi doluya dönüşmüştü, iri damlalar derisini iğne gibi deldikçe canını yakıyordu. Cüppesinin kapüşonunu çenesinde birleştirip şatonun yönünü belirlemek için telaşla etrafına bakınırken Remus Lupin'in dediklerini düşündü. Haklıydı, bu çocuklar gerçekten de geleceğin Ölüm Yiyenleriydi. Yolunu doğrultabilmek için birinden yardım almayı umarak saçak altında telaşla koşuşturan kalabalığa sığındı.
Hogsmeade'deki hemen herkes Hogwarts'a giden yolu biliyor olmalıydı, ne de olsa şatonun mutfağı taze meyve ve sebzelerini köyden temin ediyordu. Çaresizlikle birilerini durdurup yol tarifi almaya çalışmakla geçen birkaç dakikanın ardından bir dükkan sahibi onun zavallı ve ıslak bir sokak köpeğini andıran halini görüp acımış, onu şatoya giden yük arabasına almayı teklif etmişti. Dorcas minnettarlıkla birbiri ardına teşekkürler sıralamış, hemen kasalar ve çuvallarla dolu arabanın arkasına atlamıştı.
Okula vardığında donuna kadar ıslanmış, ayakkabılarının içi vıcık vıcık hale gelmiş olduğundan, su birikintilerini umursamayı bırakmış ve bata çıka avluyu geçmeye başlamıştı. Şatoya vardığında her bir hücresinden çamurlu damlalar mermer zemine damlıyordu. Arkasından pis pis bakan Filch'e aldırmayarak kendini kızlar yatakhanesine atmayı başardı.
O ıslak kıyafetlerini apar topar çıkarıp kapının önüne yığarken Mary yatağında doğruldu.
"Dorcas? İyi misin? Sırılsıklam olmuşsun, nereden geliyorsun böyle?"
"İyiyim." diye soludu kız. İç çamaşırlarına kadar soyundu ve sandığından eline geçen ilk kıyafetleri kapıp kendini banyoya attı. Artık güvendeydi. Ne birilerini lanetlemek, ne de Meraklı Mary'nin suallerine cevap vermek zorundaydı. Fakat bu güven çemberi onu fazla korumayacaktı. Eninde sonunda bu kapıdan dışarı çıkacak, eninde sonunda kızlar yatakhaneye dönecek ve neden düelloda olmadığı konusunda hesaba çekilecekti. Kafasında türlü bahaneler döndürüp durarak sıcak ve rahatlatıcı bir duş aldı, yumuşak çoraplarını giydi, havlusunu başının etrafına sardı ve hızla odayı terk etti. Çıkarken tek kelime bile etmemişti, Mary konuşma havasında olmadığını bilsindi.
Ortak Salon'daki şöminelerden birinin önünde duran yeşil koltuğa attı kendini ve masanın üzerinde duran gazetelerden birini kaptı. Bir soran olursa diye mazeretleri hazırdı: sokakta yürürlerken bir köpekle karşılaşıp korkmuş, koşarak uzaklaşmak zorunda kalmıştı. İnandırıcı olup olmadığı umurunda olan son şeydi, tek derdi bu korkunç gruptan yakasını sıyırabilmekti. İsteksizliğini görürlerse onun korkağın biri olduğunu düşünüp buluşmalara çağırmayı bırakabilirlerdi ve bu defter de burada kapanırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alohomora | Çapulcular Dönemi
FanficSirius Black, Remus Lupin, Dorcas Meadowes, Marlene McKinnon, James ve Lily Potter, Alice ve Frank Longbottom. Zümrüdüanka Yoldaşlığı'nın bu cesur üyeleri, gençlik yıllarına kan dondurucu bir savaşın ortasında adım attılar. 1981 yılında Birinci Büy...