18. Bölüm

53.6K 2.6K 333
                                    

18. BÖLÜM~
.
.
.
.
.
.

Şaşkınca ekrana baktım. Doğru mu okumuştum? Kapımda mıydı?

Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim ve tekrar okudum. Çalan zil beni yerimden sıçratmıştı. Cidden kapımdaydı!

Hızlıca kapıya doğru gittim. Kısa bir süre açıp açmama konusunda tereddüte girsemde kapıyı açtım.

Karşımdaki kişi tüm ihtişamıyla kapımda duruyordu. Altında siyah kumaş pantolonu ve üstünde de siyah boğazlı kazağı vardı.

" Barın?" Dedim emin olmak istercesine.

Gözlerime bakmayı bırakıp hareketlendi.

Ben ne olduğunu anlamadan evimin içine girmiş ve kapıyı kapatmıştı bile. Ona şaşkınca bakıyordum.

Evim iyice yol geçen hanı olmuştu resmen. Gelen geçen izinsiz içeri giriyordu.

" Kusura bakma birden girdim evine."

Sanırım sesinden hoşlanmaya başladım.

O da benim ona yaptığım gibi üzerimi süzdü. Ne o aslanım civcivli pijama falan mı bekliyordun? Siyah eşofman takımımı beğenmedin mi?

" Kusur mu kaldı?" Dedim sesim çatallı çıkmasın diye uğraşırken.

Eliye ensesini kaşıdı. Gözüme tatlı gözükmüştü nedense." Rahatsız olduysan gidebilirm."

Kapıya yöneldiğinde elim benden bağımsız kolunu tuttu.

Bakışları anında kolumdaki elini bulmuştu.

" Rahatsız olmadım." Kalmasında bir sorun yoktu. Ne olacaktı sanki?

" Ev biraz dağınık ama olsun. Koltuğa oturabilirsin." Dedim elimle koltuğu işaret ederek.

Kafasını sallayıp koltuğa oturdu.

Bende yanına oturdum. Bir süre sessizlik oldu. Dayanmayıp sessizliği bozdum.

" Eee? Niye geldin?" Ayıptır söylemesi çok kibarımdır.

Bana baktı, daha doğrusu yanağımdaki kurumuş göz yaşlarıma.

" Evinin yakınındaydım. Ağladığını anlayınca geleyim dedim."

Kafamı salladım.

" Anladım."

Bir süre daha sessizlik.

" Bir şey içer misin?" Sessizlik sıkmaya başlamıştı artık.

" Hayır."

Derin bir nefes aldım.

" Peki."

Bana bakmayı sürdürdü.

" Gözlerin tahmin ettiğimden çok daha güzelmiş."

Duraksadım. Bana iltifat mı etti o az önce?

" Evet güzellerdir." Kibar olduğum kadar mütevaziyimdir de.

Tebessüm etti. Anaa gamzeleri var ya bunun. 

" Hani sormuştun ya bana, en sevdiğin renk ne diye?."

Gözlerimi kırpıştırdım. Hatırlıyor muydu onu ya?

Kafamı salladım.

" Gözlerine bakınca fark ettim. Ben en çok mavi rengini seviyormuşum. Senin göz renginin tonu olan maviyi."

Donup kalmakta haklıyım bence...

O az önce ne demişti?

Hayır kulaklarım sağır değil. Çok net duydum ama duyduklarıma inanmak çok zor.

Şey acaba bu seni seviyorum demenin başka bir yolu mu?

Yok bu gözlerini seviyorum demenin bir başka yoluydu.

Bakışmamızı ve benim iç sesimle olan diyaloğumu onun telefonuna gelen bildirim sesi bozmuştu.

Telefonununu eline alıp mesajı okudu ve bana döndü.

" Gitmem gerek. Üzgünüm." Onunla birlikte bende ayağa kalktım.

Çok garip bir karşılaşmamız olmuştu.

Kapıyı açtığı sırada ona seslendim. 

" Barın." Durdu ve yavaşça arkasını döndü.

Konuşmasına fırsat vermeyip ona sarıldım. Kollarımın içindeki bedeni kasılmıştı.

Neden sarıldım bilmiyordum ama o an bunu yapmak geçmişti içimden. Belki sonra pişman olacaktım bunun için ama olsundu.

Belki biraz daha ona sarılsam kokusu beni mayıştıracaktı ama bunu izin vermeyip ondan ayrıldım hemen.

Yutkunarak ona baktım. Şaşkınca bana bakıyordu.

" Teşekkür ederim."

Cevap vermesine izin vermeyip yüzüne kapattım kapıyı.

Kibarlıkta son nokta!

○°○°○°○°°○°○○°○°○°○○°○°○○°○○°○°○°○

Beyefendi /yarı texting/ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin