(ertesi gün sabah)
Yunanistan'a istemsizce bir gulumseme geldi. Türkiye'nin notunu defalarca kez tekrardan okuyordu. Sonra Türkiye'yi aradı:
"Türkiye saat 15.00 gibi müsait misin?"
"Evet"
"#####da bulusalim mi?"
"Olur"
-zaman atlamasi-
Yunanın kıyafeti:
Yunanistan çok hafif tatlı mavi bir far sürdü ve siyah eyeliner'ini çektikten sonra dudaklarını çerçeveledi. Sonrada sakince boyadı. Belli bir süre makyaj yaptıktan sonra 10 dakikası kaldığını gördü
(Yunanın gözünden)
10 dakikam vardı ve beni Türkiye alacaktı. Aşağı indiğimde Türkiye'nin dakik olmadığı için baya bir bekleteceğini sanmistim ama geldiğimde aşağıdaydı. Arabaya bindim ve
Umarım bekletmemiştimdir dedim. Türkiye bana döndü ve gülümsedi
"Hayır hadi arabaya geç." Dedi.
Arabaya geçtim ve beklemeye başladım. Saçları herzamankinin aksine dağınık değildi. Taranmış şekil verilmişti. Tarzıda kendisi gibi mükemmeldi. Bana döndü ve:
"Yüzümde birşey mi var?" Diyerek güldü. Daha çok laf sokmak için değilde espri yapmak için söylemiş gibiydi.
"Ehm, yok" diyerek gülümsedim.
Mekana gelmiştik. Arabadan indim daha çok bar tarzı birşey bekliyordum ama mükemmel dağ manzaralı bir restoranta gelmiştik. Balkonda yer ayırtmış olacakki garsona gülümseyip elimden tutarak beni balkona doğru götürmeye başladı. Oturduk siparişleri felan verdik sonra bana bakmaya başladı.
Gözlerindeki çimenlerin üzerinde özgürce koşuyordum. Sonra çimlerin üstünde uzandım ve gökyüzüne bakmaya başladım. Tatmin oluyordum. Sonra türkiye:
"Yunanistan ben senden hoşlanıyorum" dedi. Biraz heyecanlanmıştım çünkü ona platonik olduğumu sanıyordum. Onunda ben sevdiğini söyleyince içim oldukça rahatladı. Bana bakmaya devam ediyordu bende daha fazla bekletmeyip:
"Bende senden hoşlanıyorum" dedim.
Oldukça mutluydu. Ağzı kulaklarına varıyordu. Sonra başını çevirip manzaraya baktı. Sonra bana dönüp:
"Gözlerin bu şelale gibi, baktıkça içine huzur doluyor, rahatlatıyor insanı" dedi. Şu Türkiye, sanıldığı kadar kaba değilmiş. Bende:
"Şu çimenlerin üstünde özgürleşiyorum. Senin gözlerin kadar mükemmel olmasa da yinede çok güzel bir his" dedim. Bana bakıp gülümsedi. Yemeğimiz geldi, yedik. Sonra Türkiye gel dedi ve kolumdan nazikçe tutarak koşmaya başladı.
Aşağı indik ve çimenlerin üzerinde durdu. Türkiye'nin kanatları vardı ama benim kanatlarım yoktu. Yüzdüğüm için aksolot gibi kuyruğum ve kulaklarım vardı fakat sadece istediğimde oluşuyor bunlar. Türkiyenin kanatlarıda aynen böyle. Türkiye kanatlarını açtı ve bana,
"Omzuma çık" dedi. Ben oldukça şaşırmıştım ama "tamam" diyip omzuna
çıktım. Sonra uçmaya başladıGök yüzünde kayboluyorduk. Şahane bulutların arasında göz gözü görmüyordü ve hafif rüzgarın akımına kapılıyorduk.
Bir süre sonra indik ve çimenlerde koşmaya başladık. Yorulunca çimenlerin üstüne oturup bulutları izlemeye karar verdik. En son babam bizansın omzunda uçmuştum, o zamandan beri bu duyguya hasrettim. Türkiye'ye döndüm ve:
"Teşekkürler" dedim. Oda bana döndü ve gülümsedi.
-biraz kısa oldu ama uyuyacağım arkiadaşlar-
bu arada yunanistanın aksolot gibi olması benim özgün fikrim ve bunun diğer kitaplarda kullanılmasını istemiyorum yani yazarlara sesleniyorum size telif atmak istemiyorum :) hepinize iyi akşamlar/sabahlar/günler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ ÂŞIK OLMAYACAĞIMA SÖZ VERMİŞTİM ~ CH
Ciencia FicciónTürkiye reddedildiği için birdaha aşık olmayacağına söz vermişti... Bakalım bu sözünü tutabilecek mi? 2. KİTAPTA DEVAM EDİYOR...