Gurur ve Önyargı

576 12 0
                                    

Film izleme gecesi etkinliği için rahat bir şeyler giymek en mantıklısıydı, sonuçta armut koltukları çimenlerin üstüne koyup dev projeksiyona yansıttığımız bir İngiliz romantizmi izleyecektik. Bu yüzden siyah eşofmanımın üstüne v yaka beyaz bir bluz geçirip üstüme hırka aldım. Saçlarımı serbest bırakmıştım. Kıvırcık saçlarım olmasını seviyordum.

Günce'ye hızlı bir mesaj yazıp gelip gelmeyeceğini kontrol ettim, geleceğini söylediğinde öpücük atıp telefonu eşofmanımın cebine sıkıştırdım ve kampüste yürüyüşe çıktım. 15 dakika sonra, hava yeni yeni kararırken alandaydım. Kaya Hoca ve Evren, masaların birinin etrafında durmuşlardı. Evren sigara içiyor, bir yandan da Kaya Hoca'yı dinliyordu.

Yanlarına gidip selam verdim ve yardıma ihtiyaç olup olmadığını sordum. "Yardım edebileceğim bir şey var mı hocam?"

"Armutları yerleştirebilir misin Destan? Biz iki erkek olarak nasıl bir dizayn yapılır bilemedik." Hafifçe kıkırdadım. "Tamamdır hocam, hak veriyorum, yaparım şimdi."

Armut koltukları olabilecek en uygun, yani hilal şeklinde projeksiyonun karşısına dizdiğimde insanlar da yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Günce'nin geç gelişi beni şaşırtmazdı, bu yüzden onu erken beklemiyordum.

Armutları oradan oraya sürüklemenin yorgunluğu omuzlarıma çökmüşken her şeyin hazır olduğunu söylemek için hâlâ etrafında durdukları masaya yönelmiştim ki bir şeye takılıp sendelememle kalbimi hızlandıran o hamlenin gelmesi bir oldu.

"Dur!" demişti ama nafile, önümdeki kabloyu görmeden ona takıldığımda Devran, çevik bir hareketle bana doğru atıldı ve belimden tutarak beni yere düşmekten kurtardı. Sıyrılan bluzumdan çıplak belime değen eliyle vücudumu hafif bir titreme esir almıştı ki gözlerine baktım. O da bana bakıyordu.

"Bir dahakine daha dikkatli ol küçük." dedi gözlerini kısarak, Kaya Hoca'nın duyamayacağı bir tonda. Uslu bir şekilde kafa sallayıp geri adımladım. Büyük, kemikli ve sıcak elinin yerini tenimi yalayan hava alınca ürperdim. "Yorduk seni de Destan, kusura bakma." dedi Kaya Hoca mahçupça. "Sorun değil hocam. Herkes geldi sayılır, siz de geçin isterseniz. Ben başlatayım filmi."

Beni onaylayan sesler eşliğinde oturmaya başlayan kalabalığın arasına karıştılar, filmi başlatmak üzere yakına kurulu bilgisayarın yanına gittim ve ayarlamaları yapıp başlattım. Döndüğümde tek boş koltuk Evren'in yanındaydı. Bunu dünyanın bana gönderdiği bir mesaj olarak kabul edip kendimi armuta bıraktım.

Film boyunca hiçbir şekilde başını kaldırmadan telefona bakmıştı. Lanet adam, telefon parlaklığı o kadar kısıktı ki zifiri karanlıkta bile baksam bu açıdan göremezdim. Canım sıkılmıştı. Bu yüzden ona değil filme odaklanmaya karar verdim.

En sevdiğim kısım geldiğinde dudaklarımı oynattığımı fark etmemiştim bile. Burası, Mr. Darcy'nin aşk itirafını yaptığı sahneydi. Sessizce kendi kendime 'You have bewitched me body and soul, and I love, I love, I love you. And wish from this day forth never to be parted from you.' diye fısıldarken gözlerim dolmuştu istemsizce. (Beni bedenim ve ruhumu büyüledin. Ve seni seviyorum, seviyorum, seviyorum. Bu günden sonra senden hiç ayrılmak istemiyorum.)

Gözümden akan yaşı çabucak sildim. Sevgisiz büyüyen bir çocuk olunca filmlerde gördüğünüz aşk sahneleri bile sizi ağlatabiliyordu. Etrafımı kontrol ederken üstümde hissettiğim bakışlara çevirdim gözlerimin yönünü.

Evren kaşlarını çatmış, beni izliyordu.

Gözlerimi gözlerine değdirdiğim anda dayanamayıp önüme döndüm. Filmin kalanında, sol yanımdaki sıcak çekim alanından uzak durmaya çalıştım, gözlerimi ona çevirmemek için elimden gelen tüm çabayı gösterdim ve bu yüzden kafamı filme veremedim. Telefonunu cebine koymuş, duygusuz gözlerle filmi izliyordu.

Sonunda film bittiğinde, bir an önce Günce'yi bulup konuşmak istiyordum ancak etkinlikte görevli olduğum için Kaya Hoca'ya haber vermeden çekip gidemezdim. Günce'yi de yanımda sürükleyip hocanın karşısına geçtim.

"Hocam, bir ihtiyaç var mı? Etrafı toplamak konusunda yardımcı olabiliriz..."

Kaya Hoca gülümsedi, Evren ise hâlâ telefonuna bakıyordu. Ne vardı bu aptal cihazlarda bu kadar bakılacak? "Hayır Destancığım, okulun hizmetlileri halledecek. Sana ve arkadaşına bir teşekkür etmek isterim, kahve ısmarlayayım mı size?"

Tam ağzımı açmıştım ki, "Hayır'ı bir cevap olarak kabul etmiyorum. Nezaketen soru olarak sordum."

Gülümsedim. Günce'yle birbirimize bakıp onay alınca "Tamam hocam, teşekkür ederiz ince düşünceniz için." diyerek teklifi kabul ettim.

Kampüsün içindeki bize en yakın zincir kafeye gidip birer kahve aldığımızda, biz Kaya Hoca'yla sohbet ediyorduk ama Evren henüz aramızda değil gibi davranıyordu.

Konu konuyu açarken Günce, "Hocam biliyor musunuz, bu okulun belki de en büyük farkı hocaların öğrencilere tutumudur." dediğinde Evren merakla sohbete döndü.

Kafamı onaylar anlamda salladım. "Evet iyi bir okulda okuyoruz ancak çok iyi yerlerde akademisyenlik yapan, egosundan öğrencilere yardımcı bile olmayan hocalar da var. Sizin gibi akademisyenlerden eğitim aldığımız için çok memnunuz." diye ekledim.

Evren Hoca o akşam için neredeyse ilk defa ağzını açtı. "Olması gereken budur. İtalya'daki profesörüm bir ders çıkışı, amfide öğrencisinin karnı guruldadı diye tüm sınıfı yemeğe çıkarmıştı. Böyle güzel hareketler örnek alınmalı."

Kaya Hoca da, "Öğrencisine yardım etmeyen akademisyen eğitmen olamaz. Öğrencime faydamın dokunmadığı gün mesleği bırakırım. Bu işin asıl önemi bu." dedi.

Hocalarımızın farkındalığı Günce'yi de beni de mutlu etmişti. İçimden, 'demek Evren üniversiteyi İtalya'da okudu,' diye düşünürken kahvemin son yudumunu içiyordum.

BelovedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin