yakınlaşma

510 50 39
                                    

Ben bir götüm. Minghao evimin kapısında zile abanırken Mingyu'ya onun ne kadar iyi bir bakıcı olacağından bahsediyordum. Telefondan beni arayıp dakikalardır zile bastığını söylediğinde onu yukarı çağırdım. Mingyu'ya onu bir bakıcı gibi tanıttım. Minghao şaşkın bakışları ve düşen yüzüyle bir Mingyu'ya bir de bana baktı. Ardından beni köşeye çekip "Neler oluyor amına koyayım?" dedi sessizce.

"Sakin ol, lütfen bozma."

"Ne demek bakıcılık yapacağım, delirdin mi sen?"

Mingyu ikimizin sessiz konuşmalarına anlam vermeye çalışırken ona döndüm.

"Bir dakikanızı rica edeceğim."

Minghao'yu Mingyu'nun yanından uzaklaştırıp onu ikna etmek için yalvarıyordum.

"Ben buraya seninle dertleşmeye geldim, bakıcılık yapmaya değil."

"Bak, anlıyorum seni. Lütfen bana yardım et. Çocuklara dayanamıyorum."

"Bakmayı neden kabul ettin o zaman göt herif?"

"Üzgünüm. Uyuyamazsam kafayı yiyeceğim çünkü."

"Sikeyim seni, yapmıyorum bakıcılık."

Minghao kolunu çekip gidecekken daha sıkı tuttum.
"Dur, lütfen bir yere ayrılma. İdare et işte. İstemiyorsan istemiyorum dersin. Ya da sadece yanımda dur. Lütfen." dedim. Minghao ikna olmayınca üzerine daha fazla gittim.
"Beni neden aradığını biliyorum, yine bir sevgilinden ayrıldın ve paraya ihtiyacın var."

Biraz durup gözlerinden ateş saçarak baktı;
"Paramı isterim, keş."

"Tamam, paranı ben vereceğim."

Onun para için her şeyi yapacağını biliyordum. Götünü bile satardı. Nedenini siz de öğrenmiş oldunuz işte.

Mingyu önümüze çaylarımızı koyduktan sonra bir sandalye çekip oturdu.
"Beklemiyordum." dedi.

"Ah, evet, üzgünüm. Güvenilir birine ihtiyacınız olur diye düşündüm."

"Çocuklarla aranızın iyi olduğunu sanıyordum. Neyse, Minghao bu konuda tecrübeli duruyor. Siz de bir yükten kurtulmuş oldunuz."

Trip mi atıyordu o? Eğer ciddiyse bile benim dönek bir pislik olduğumu düşündüğüne şu an göt gibi hissettiğim kadar emindim.

Minghao çoktan çocuklarla ilgilenirken ben keyifle çayımı içiyordum. Tabii Mingyu'nun evinde daha fazla kalmak şu an için, ona verdiğim sözden döndüğüm için, büyük kabalıktı. Mingyu'nun yerinde olsaydım benim gibi bir çıtırı evimde tutmak için her şeyi yapardım. Ama o kolon gibi düzdü. Kolon dedim de aklıma geldi, Mingyu heykel gibi bir herifti. Ve ben onunla yalnız kalma fırsatını kendi ellerimle Minghao'ya vermiştim. Aptal olduğumu düşünebilirsiniz, haklısınız. Ama ortada çocuk derdi yokken -Minghao çocuklara bakarken- ben Mingyu'ya kanepenin üzerinde yorgunluk masajı yapabilirdim. Elimde değil, çekiyor adamı kendine.

Hatırlatmayın, evli olduğunu unutmuştum tam da.

"İş görüşmeniz nasıldı?" Şu an bunu sormam saçmalıktı fakat komşuluk işte, soracağım tabii. Belki yorgun geldiğinde kaslarını rahatlatacak ellere ihtiyacı olacaktır.

"Kabul edildim. Yarın başlıyorum."

"Tebrik ederim. Sizin adınıza sevindim."

Mingyu fincanının sapıyla oynarken başını kaldırıp benimle göz kontağı kurdu, "Siz kelimesini artık kaldırsak olur mu? Neredeyse aynı yaştayız."

Siktir, bu fena hoşuma gitti işte. Bir aydır tanıyor olabilirdim, evli ve üç çocuk sahibi olabilirdi. Evet, olabilirdi. Ve ben onda farklı bir şeyler olduğunu hissediyor da olabilirdim. Ya da sadece sorduğu soru yüzünden içimdeki hayvanı serbest bırakıyordum.

"Olur tabii ki. Komşuyuz diye resmi olmamıza gerek yok."

Mingyu yeniden o muazzam gülüşünü yapmıştı, "Oh, Rahatladım gerçekten." gülümseyip başını eğdikten sonra fincanın sapıyla oynamaya devam etti. Sevimli bir köpeğin utanması gibi bir şeydi bu hareketleri. Uzun zaman sonra içimdeki vahşi köpeği gün yüzüne çıkartan sevimli bir köpek.

Zihnimin ürettiği aptal fantezilerimi görmezden gelip görünmezce salladım düşüncelerimi. Eğer benim istediğim standartlara sahip olsaydı çoktan zihnimde bu düşünceleri ilerletip yatak odasına geçmiştik bile.

"Size düzgün bir teşekkür edemedim. Wonwoo."

Güzel, ismimi resmiyetsiz söylüyor olması çok güzel. Ama siz kelimesi yakışmadı. Umarım bugün iş görüşmesinde de "İyiyim, sen nasılsınız?" diye pot kırmamıştır.

"Önemli değil, bir şey yapmadım zaten." dedim.

"Sizi rahatsız ettim, üstelik çocuklarla ilgilenmenizi istedim."

Çocukların peşinde koşan Minghao'ya baktım, "Sorun değil, gerçekten. Arkadaşım bu konuda size yardımcı olacaktır." dedim. O sırada Minghao'nun içinden bana küfürler yağdırdığını kafasındaki baloncuklardan okuyabiliyordum.

"Çok düşüncelisiniz. Benim için bakıcı bulmuş olmanıza sevindim. Bu sayede belki daha fazla vakit geçirebiliriz."

Bakışlarımı arkadaşımdan çekip Mingyu'ya odakladım. Vakit geçirmek mi? İşte bunu gerçekten sevdim. Hissettiğim rahatlıkla sandalyeme yaslandım. "Hala resmi konuşuyoruz ama?" dedim ve sırıttım. Bu sırıtışın ardında evli, üç çocuklu bir adamı elde etme isteği yatıyor olabilirdi, ben de emin değildim.

"Ah, haklısın. Unuttum. Yakınlaşmamıza engel oluyor gibi." dedikten sonra ağzından nefes vererek güldü. Çok çabuk utançla gelen o mahçup gülüş vardır ya, işte öyleydi. Tekrardan sırıttım. Bu herifte beni çeken her neyse bende de onu çeken şeyin aynı olduğunu hissediyordum.

Konuşmamız bittikten sonra evime geri inmiştim. Minghao telefonumu mesaj yağmuruna tutmaya başlamıştı bile. Bana kızıyor ve küfürler falan ediyordu işte. Sonra ona para vereceğimi söyleyip susturdum.

Akşam olduğunda Mingyu beni arayıp yemeğe davet etti. Düşünmek için zamanım yoktu, kabul ettim.


Bir şey soracağım hikaye çok mu sıkıcı la

Üst Komşum | MeanieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin