Bugün yeni hayatımızın ilk günüydü. Furkan taşıma şirketinin eşyaları yeni evimizin içine taşınmasına yardım ediyordu. Ben ise arabamızın içinden yeni hayatımızın güzelliklerine bakıyordum. Yaklaşık 10 yıldır Furkan'la evliydik ve her zaman en büyük hayalimiz doğayla iç içe sadece bize ait olan bir evde yaşamaktı. Kendimize ait kocaman bir hayat ve sadece ikimiz olmaktı. Ve o hayal tam anlamıyla şu an gözlerimin önündeydi. Hayallerimin adamı, bize ait olan eşyaları hayallerimizin evine doğru taşıyordu.
Yavaşça arabamızdan indim. Kapıyı kapatıp evimizin hemen arka tarafında bulunan papatya bahçesine doğru yürümeye başladım. Binlerce papatyanın oluşturduğu bahçesinin ardında masmavi bir göl vardı. Adeta bir ressamın saatlerini harcayıp çizeceği bir manzaranın içindeydim şu an.
Yavaş yavaş papatya bahçesinin içine doğru ilerledim. Papatyaları koparıp bir buket yaptım kendime. Yaptığım buketle uğraşırken Furkan'ın bana seslenmesiyle buketi de elime alıp güzel papatya bahçesini arkamda bırakarak evin önüne doğru yürümeye başladım.
Taşıma şirketi bütün eşyaları evin içine taşımış, gitmek üzere kamyonlarına biniyorlardı. Furkan arkamdan sarılmış beni evimize doğru döndürmüştü. Şimdi birlikte yeni hayatımıza bakıyorduk. Doğanın kokusunu her saniye içimize çekebileceğimiz, birbirimizden başka ses duymayacağımız, ağaçlarla, çiçeklerle iç içe olacağımız o hayatımıza bakıyorduk.
Furkan "Hadi evimize girelim" deyip elimden beni çeke çeke evimizin içine sokmuştu. Büyük bir salonumuz yoktu. Hatta oldukça küçük bir salondu ama yuva gibi hissettiriyordu. Salonun arka duvarında bir şömine köşesi vardı. Burada vakit geçireceğimiz günleri sabırsızlıkla bekliyordum.
Kafamı sol tarafa çevirdiğimde bir Amerikan mutfak vardı. Yine çok büyük değildi ama bize yeter de artardı. Küçük koridorun sonunda bir tuvalet, tuvaletin yanında bir sürgülü kapı, sürgülü kapıdan, papatyalarla dolu manzarası olan arka balkonumuza bir çıkış vardı.
Alt katı bitirdikten sonra üst kata çıkmak için merdivenlere yöneldim. Salon ve mutfağın tam ortasından üst kata çıkılıyordu. Çıkar çıkmaz bizi 3 tane oda karşılıyordu. İlk oda küçük bir odaydı. Bu odayı ne amaçla kullanacağımızı bilmiyordum. Hemen onun yanında bizim odamız vardı. Furkan ile ikimizin odası...
Ve son olarak da tam karşıda içinde sadece bir ayna ve dolap bulunan bir giyinme odası vardı. Evi tamamen gezdikten sonra alt kata Furkan'ın yanına tekrardan indim. O kolileri açmış yavaş yavaş taşıma şirketinin koyduğu dolaplarımıza eşyalarımızı yerleştirmeye başlamıştı. Bende onun yanına gidip yardım etmeye başladım.
O salondaki dolapları hallederken ben ise mutfak dolaplarını silip mutfak eşyalarımızı yerleştiriyordum. Mutfaktaki işleri bitirince sırada kıyafetlerimizin olduğu bavullar vardı. Bavulları yukarı giyinme odasına zar zor taşıyıp yere bıraktım. Dolabın içini açtığımda tozdan başka hiçbir şey yoktu. Dolaptaki tozlar öksürmeme sebep olmuştu. Hızlıca alt kata inip toz bezi aldıktan sonra hızlıca dolabın tozunu almaya başladım. En ince noktasına kadar dolabı temizliyordum. Dolabın en üst rafında bir kasa gibi küçük bir bölme vardı. Onun da içindeki tozları almak için bölmeyi açtığımda bir sandıkla karşılaşmıştım.
Toz içinde kalan sandığı alıp yere koydum. Üstündeki tozları temizleyip açmak için kilit kısmını çevirdim. Kilitli değildi, kolayca açılmıştı. İçinde birkaç tane papatya ve bir sürü mektup vardı. Tam 30 tane mektup... Mektupların üzerinde ne bir isim ne de bir alıcı yazılıydı. Sadece her mektubun üstünde 1'den 30'a kadar sayılar vardı. 1 numaralı mektubu elime alıp hızlıca zarfından çıkardım. Sarı eski bir kâğıda mürekkeple yazılmış bir mektuptu. Daha fazla zaman kaybetmeden mektubu okumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Mektupları
Fiksi Umum1'den 30'a kadar numaralanmış mektuplar.... 30 yıl... 30 hikaye... 30 ölüm mektubu