Ranponun zeki olduğunu her zaman biliyordu. Rüyada olup olmadığını anlaması o gün poeye bir umut ışığı olmuştu sanki.
Şimdi ise masasında oturmuş sevgilisine evlenme teklifi için anahtar olan o romanı yazıyordu. Romanın bir kısmı çoktan bitmişti. Baş karakterler ikisiydi ve bu romanı son derece büyük bir titizlikle yazıyordu.
Yeniden
Ve kapı tekrar açıldı.
Karanlık odada "poe?" Diyerek seslenmişti sevgilisine. "Uyumak istemiyorum" demişti ince sesiyle, Uyumak istemiyordu dedektif.
"Noldu...?"
Göğsüne kafasını koyan küçük bedene korkuyla bakarken ona sarıldı. Ne olduğunu gerçekten merak ediyordu.
"Seni görüyorum, beni artık sevmediğini söylüyorsun."
Poe bunu yalanlayarak yeniden sevgilisinin yanağına küçük bir öpücük bıraktı.
"Öyle bir şey yok."
"Haklıydın."
Bu konuşma bir yerden tanıdık geliyordu yazara. Bu odada böyle sarılarak birbirlerine söz vermelerinin ardından bir hafta geçmişti oysaki.
"Acı çekiyorum."
Bir hafta içersinde sayısız rüya görmüştü dedektif. Nerdeyse hepsi de sevgilisi edgar üzerineydi.
Başka türlü kabuslar olsa onun için pek bir şey ifade etmezdi ama konu poe olunca kendini durduramıyordu.Sevgilisini sayısız şekilde görmüştü.
Ölmüş, terk etmiş, kaçırılmış, İşkence edilirken ve türlü türlü pislik bir şekilde rüya...
Ama edgar onun için belki gece gündüz demeden uğraşıyordu. Bazen göz altlarında halkalar bile görünüyordu. İkiside çok çaresizdi, ikiside yorulmuşlardı.
"Ne yazıyorsun kaç gündür..?"
Poe gelen soruyla beraber içine dolan heyecanla gülümsedi ve sevgilisinin başından öptü. Sevdiği adama evlilik teklifi edeceği günü iple çekiyordu.
"Sürpriz söylenir mi sevgilim?"
Küçük dedektif somurtup tekrardan onun gövdesini yumuşak bir yastık gibi kullanmış, kucağında yatıyordu.
"Ajansa gidebilir miyim?"
"Ne için?"
"Dazaidan özür dilemeliyim."
Menekşe gözler küçük bedenin üzerindeyken kısıldı ve iç çekilmesiyle tamamen kapandı. Ajanstaki herkes ranponun durumunu biliyordu ve osamu ise sıkıntı etmemişti, öyle bir kişilik de değildi.
"Sıkıntı edeceğini sanmı-"
"Fukuzawa senseiyi özledim."
Yazar buna gerçekten bir şey diyemedi. Fukuzawa onun babası gibiydi ve onu özlemesi çok doğal değil miydi? Haksızlık edemezdi.
"Bende gelirim."
Ranponun başka çaresi yoktu. Onaylar bir şekilde başını salladı ve üzerinden kalktı.
"O zaman babamı ara ve gidelim."
Ve ardından küçük tatlı bir tebessüm.
Aslında
Acının mı tatlının mı bilinmiyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Watching The Stars/Ranpoe
FanficRüya ile gerçeği ayirt edemeyen bir dedektif ve onun iyileşmesi için elinden gelen her şeyi yapan bir yazar..