1 Mart Pazar
Televizyondan haber sesleri yükseliyordu. Ülkenin gündemi açlık ve kötüye giden ekonomiydi. Orta boylu kirli sakallı adam kağıtlarla işi bitince televizyonun sesini kıstı.
Gencin siyah mürekkep bulaşmış elleri afişleri kavradı ve çantasına koydu.
Yanında duran üniversite öğrencisi arkadaşı Erdem, sordu. "Okulun problem çıkarmayacağına emin misin?"
"Broşürlerde bir şey yok Erdem abi. Kitaplardan alıntılar var. Ayrıca Marks, siyasetçi değil de filozof olarak geçiyor. Yani düşüncesini yaymak suç olamaz. Kaldı ki bu broşür fikri müdireden çıktı."
Erdem, "Tamam çok dikkatli ol. Problem çıkarsa bir daha yapmayacağım falan de başın yanmasın."
Evre, Erdem'i pek dinlemiyordu. "Yarın öğle arasında dağıtırım." Dedi.
Genç adam, Erdem'in küçük, alakasız eşyalarla dolu evini son bir kez gözden geçirdi. Öğrenci evi olduğu için çoğu mobilya ikinci eldi ve birbirinden renk olarak bağımsızdı. Evre'nin bu evde en çok sevdiği şey ise eski püskü olan kitaplık ile sahaflardan alınmış sayfaları kopuk kitaplardı.
Evre evden çıkarken Erdem'e veda etti ve Efser'i aradı.
Kız telefonu neşeyle açtı. "Geliyor musun?" Dedi.
Evre, "Evet güzelim, geliyorum. Siz hallettiniz mi her şeyi? İstediğiniz bir şey var mı alıp geleyim?"
Efser, "Benim canım bu yoğurtlu yeşil paket cips var ya ondan çok çekiyor. Alır mısın gelirken?"
Genç güldü. "Alırım tabii sen iste yeter."
Telefonu kapattıktan sonra Evre yoldan geçen minibüsü durdurdu ve ücretini uzatıp boş koltuğa oturdu. Eliot'ın evine doğru giderken araç, o da düşüncelere dalmıştı. Efser'le olanları tamamen konuşmadan, üstün körü bir kavgayla, sanki kötü hiçbir şey olmamış gibi her şeyi görmezden gelerek ve kulak tıkayarak bir ilişkiye başlama kararı almışlardı. Ne kadar flört aşamasında gibi olsalar da olaylar çok hızlı ilerliyordu ve ağırlık bağlayıp yok saymak için okyanusa attıkları sorunlar elbet bir gün ana karaya ulaşacaktı.
İstediği yere vardığında Evre ayaklandı. "İnecek var." Dedi. Minibüsten inip Eliot'ın evinin olduğu sokağın başındaki markete girdi. Efser'in istediği cipsle yine onun çok sevdiği vişneli kekten aldı ve arkadaşının evine ilerledi.
Evre'yi camın önünde Efser yerine Eliot bekliyordu ve onu görür görmez aşağıdaki otomatik kapıyı açmak için koştu. "Evre'de geldi!"
Mutfaktan abur cuburları salona taşıyan Meriç, "Efser, Netflix'ten The Crown'u açar mısın?" Diye sordu.
Dördünün şaşırtıcı bir ortak noktasıydı bu dizi. Eliot, dönem dizilerini genel olarak seviyordu. Efser, kraliyet dizilerinin bağımlısıydı. Özellikle Osmanlı ve İngiliz hanesine çok meraklıydı. Evre elbette ki Elizabeth dönemi siyasi olaylarını seyretmek istiyordu. Meriç ise arkadaşlarına itiraf etmese de Prenses Diana hayranıydı ve diziye bunun için başlamıştı.
Arkadaş grubu televizyonun karşısına geçtiklerinde Eliot ve Efser ortamın bir fotoğrafını çekip paylaştılar.
Evre, "Her şeyi paylaşıyorsunuz." Diye şikayet etti.
Efser, "Senin Instagram hesabın ölü gibi geçen seneden kalma bir fotoğrafın var futbol maçından ve iki ayda bir hikaye paylaşıyorsun."
Eliot, "Evet ya! Madem bu kadar az kullanıyorsun o zaman neden Instagram'ın var?" Diyerek Efser'e destek oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEDUSA'NIN GÜNAHI
Ficção AdolescenteEfser, Evre, Eliot ve Meriç on yedi yaşında liseye giden dört arkadaştır ama hayatın zorlukları ve akranlarının zorbalığı yüzünden ne kadar çevrelerine belli etmeseler de içlerine kapanık gençlerdir. Bu lise çağındaki dört arkadaşın çevresinde geliş...