1. GİZEMLİ KATİLİN İNİNDE

768 45 97
                                    

İyi okumalar<3

Cihan'ın anlatımıyla

Burası bir labirent gibiydi! İçeri gireli bir saat olmuştu ve ben hala doğru odayı bulamamıştım. Elimde sanki uçacakmış gibi sıkıca tuttuğum kağıtta oda numarası vardı. "70" numaralı odaya gitmeliydim ama daha yanından geçtiğim odaların numaralarını doğru düzgün göremiyordum. Asansör bile yoktu, çıldıracaktım!

Burası çok büyük bir yerdi, uzun koridorları sanki yürüdükce daha da uzuyordu. Ayrıca, çokkatlı bir yapıydı. Dördüncü kattan sonra saymayı bırakmıştım. Bir sürü oda vardı ve her birinin yanına numaralar yazılıydı. İlk başta teker teker her birinin içine girmeyi denemiştim. Bazıları kilitliydi, bazılarıysa açık. Ama zaten açık olanlar da bomboştu. Daha sonra, yorulmaya başladığımda, kapıları açmayı bırakmıştım. Yorgunluktan elimi bile kaldıramıyordum. Nasıl yürüdüğüm hakkında hiçbir fikrim yoktu. Zaten gecenin biriydi, etraf karanlığa gömülüydü, telefonumun şarjı bitmişti. Ayağımın altında gıcırdayan zemin beni iyice korkutuyordu.

Ne korku filmi ama! Harika, sanırım ben de herşeye burnunu sokan, polisi araması gerektiğinde öylece koşan, girmemesi gereken yerlere giren o salak başrollerden biriydim.

Sanırım kusacaktım! Hem korku ve gerginlikten hem de etraftaki yoğun rutubet kokusundan. "Şu lanet olası odayı bir an önce bulsam iyi olur." diye geçirdim içimden. Koridorun sonuna doğru yaklaştığımda, son bir saatdir gördüğüm o klasik görüntüyle yüzleştim.

Merdivenler!

Burayı da çıkabileceğimi sanmıyordum. "Çığlık atmak istiyorum!" diye isyan ettim içimden. Ağzımı açıp acıyla bağırmak istediğim sırada bir ses geldiğini duydum. Etrafa iyice kulak kesildiğimde yukarıdan kalabalık sesler geldiğini duydum. Son bir gayretle yukarı çıktığımda koridorun sonunda ince bir ışığın sızdığını gördüm. Ağzımı kapattım. İyiki bağırmamışım...

Hızlı adımlarla koridorun sonuna doğru yürümeye başladım. Ve demir bir kapının aralı olduğunu gördüm. Odaya girmeden önce kapının yansımasında kendime çeki düzen vermeye çalıştım. Resmen kan ter içinde kalmıştım. Oysa ilk içeriye girdiğimde ne kadar da havalıydım...

Elimi kapının koluna uzatmadan önce derin bir nefes aldım, kolu indirdim ve içeriye girdim.

Önce duraksadım ve etrafa göz gezdirdim. Oda kalabalıktı. Sayabildiğim kadarıyla kırktan fazla kişi vardı. Fakat onlarca kişinin arasından dikkatimi 5 kişilik bir grup çekti. Kısık bir sesle birşeyler tartışıyorlardı. Hepsi siyah gözlük takıyordu. Bu ortama yabancı değillermiş gibiydiler. Tırstım ama içimi hem de anlamsız bir hayranlık hissi kapladı.
Çok havalıydılar. Tam da filmlerdeki gibi.

Ve bana beni öldürecekmiş gibi bakıyorlardı. Daha doğrusu, yüzlerini bana çevirmişlerdi ama eğer biraz daha onlara bakarsam, gözlüklerinin arkasından lazer ışığı fırlatacakmış gibi hissetdiriyorlardı. Bu yüzden kafamı çevirdim.

Bu sefer odadaki diğer kişileri incelemeye başladım. Bir çoğu etrafa hafif şaşkın ve korkmuş bakışlar atıyordu. Tam o an hala kapının önünde durduğumu fark ettim. Sanırım fazla dalmıştım. Odadaki çoğu kişi bana bakmaya başlamıştı. Kızardım ve hiç bozuntuya vermeden hızlı adımlarla kapının önünden uzaklaştım. Siyah gözlüklülerin yanından geçerken bana side eye attıklarını hissettim. Evet görmedim, hissettim. Hatta birinin "Bu çaylaklar cidden çok sinir bozucu," diye mırıldandığını duydum. Odanın bir kenarına yöneldim ve sırtımı duvara yasladım.

TUTSAK KALPLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin