İnsan sevilmeyi ailesinden öğrenirdi. Değerli hissedilmeyi mutlu, sevgi dolu olmayı ailesinden öğrenirdi. Peki ailesi olmayan çocuklar sevilmeyi, mutlu olmayı kimden öğrenirdi? Ailesinin bile sevmediği bir çocuğu kim sevebilirdiki. Yada ailesi tarafından sevilmeyen bir çocuk sevebilirmiydi, ben birini sevebilirmiydim?
Aynadaki kadına baktım nerdeyse siyah denilecek kadar kara gözlerime, dolgun çerçeveli dudaklarıma, küçük burnuma ,morluklar ve yaralarla dolu hafif kavruk tenime, sol ince kaşımın üzerinden başlayan gözümün üstünden devam eden ve dudağımı yarıp geçen derin yaraya baktım. Belimin biraz yukarısında biten simsiyah saçlarıma, yine morluklar içinde olan kollarıma baktım. Eskiden en sevdiğim renk mor olduğu için vücudumda çok morluk olduğunu düşünürdüm hatta bazen sonrasında vücudumun moraracağını bildiğim için çoğu işkenceye ses etmezdim. Biraz daha büyüyünce anlamıştım
Ben mor rengini seviyordum ama bedenimde değil.
Tişörtümü kaldırıp Türkiye'ye gelmeden önce vücüdüma eklenen yeni yaraya baktım hala kapanmamış bir bıçak yarasıydı. İçimden gelen bir anlık dürtüyle yumruk yaptığım elimi boy aynasına geçirdim. Çıkan ses tüm odaya yayılırken ben çoktan odadan çıkmıştım. Murat'la geçen sıkıcı muhabbetin ardından iki senedir gelmediğim evime gelmiştim. Hani derler ya ormanın derinliklerinde bir canavar yaşarmış diye hah işte o bendim. Ormanın derinliklerinde üç katlı kulübeyi andıran bir evim vardı daha çok beyaz ve krem renklerinin aşina olduğu evde yürüken elimden damlayan kan damlaları merdivenlere damlıyordu mutfağa girip ilaçlarımı zorlanarak yuttum bakışlarım saate kaydı gece 3.36 yavaş adımlarla banyoya yöneldim kısa sıcak bir duşun ardından pembe pijamarımı giyip yatağa girdim ve her gece olduğu gibi kabuslarımdan bir tanesinin beni içine çekmesini bekledim.
💔
Telefonun melodisiyle yattığım yerden mırıldanarak kalktım. Bakışlarım yatağın yanındaki komodine kayınca arıyanın Yavuz olduğunu gördüm.
"Alo " dedi. Zıkkım sabah sabah
"Ne var lan "
"Uyandırdım mı Şefim" dedi gülerek
"Ne var olum sabah sabah " gülme sesi arttı
"Ne sabahı Allah aşkına Şefim saat 12'yi 10 geçiyo" Ne
"Yuh " deyip saate baktım harbiden 12'yi 10 geçiyordu "Beş dakikaya ordayım Yavuz "
"Beş dakika sonra toplantı başlıyacak yanlız, ışınlanmayı bulmadıysan geçmiş olsun Şefim "
"Ne yap ne et o toplantıyı bir saat sonraya ertele gitmem gereken bir yer var " gülmesi kesildi
"Ne "
" İstersen tesisi patlat Yavuz ama o toplantıyı ertele bu bir emirdir" dedim keskin sesimle
"Emredersiniz Şefim " diye mırıldandı. Telefonu kapatıp hızla ayağı kalktım banyoya yürüken akşamdan kırdığım aynayı toplamadığımı fark ettim ama umursamadım. Saçlarımı tarayıp açık bıraktım kahküllerimi düzeltim dişlerimi fırçaladım makyaj çok tercih ettiğim bir şey değildi o yüzden sadece yüzümü yıkadım ve banyodan çıktım. Üzerime siyah ince belimi açığa çıkaran bir badi altıma ise siyah bir kargo pantolon giydim akşamdan elimi kanattığım için gazlı bezle sardım. Telefonumu cebime atıp siyah uzun konverslerimi giydim üstüme deri ceketimi alıp belime tabancımı geçirdim son olarak mutfak tezgahında duran akşamdan yaptığım kurabiye kabını alıp evden çıktım.
🫀
Yetimhanenin koridorunda yürüken Sema'nın odasının önünde durdum, kapıyı tıklatıp içeri girdim. Yatağına oturmuş elindeki defterine heyecanlı bir şeyler yazıyordu. Kapı sesini duyunca bakışlarını kaldırdı yüzüne bir tebbesüm yayıldı yatağından inerek yanıma geldi bakışları kısa bir an yüzümdeki yaraya takıldı ama alışkın olduğu için umursamadı, üzerinde pijamaları vardı kumral saçları açıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VATAN ŞAFAKTAKİLER
Novela Juvenil" Yaşamak için öldürmeliydim" diye haykırdım sonunda Bakışları eldivenleri tutan ellerime kaydı "Bileklerinde ki izlere bakılırsa yaşamak için çok hevesli olduğun söylenemez" dedi alay eder gibi gözlerimi yumdum "Kapa çeneni " dedim dişlerimi sıkara...