Elindeki makası biraz ileride duran masaya bırakmıştı. Göz ucuyla bahçenin diğer tarafında saksı bitkileri ile ilgilenen James'e baktı. Yüzüne sinsi bir gülümseme yerleştirdi. Yaklaşık 3 saattir James yanından hiç ayrılmadığı için bir elinde makas çiçek budamak zorunda kalmıştı. Aslında hiç budamadan o yaprakların daha da canlı bir şekilde yaşamalarını sağlayabilirdi.
Sonunda başından beri olmak istediği yere gelmeyi başarmıştı. Siyah güllerden birinin üzerinde parmaklarını gezdirdi. Bazı yaprakları solmuş gözüküyordu. Ona rağmen kusursuz gözüküyor diye düşündü. Siyahın asaleti Felix için her zaman büyüleyici olmuştu. Son kez arkasını dönüp James'in olduğu tarafa baktı. Çocuk hala dikkatle saksı toprakları ile ilgileniyordu. Bakışlarını tekrar güllere çevirdi. Parmaklarını yavaş hareketler ile güllerin üzerinde gezdirdi. İrisleri kuvvetli bir mavi ile parlıyordu. Bu gücü kullanmayı sevdiği için yüzünde mutlu bir ifade oluşmuştu.
Birinin bakar mısınız diye seslenmesi ile dikkati dağıldı. Arkasını dönüp James'in biraz önce olduğu yere baktı ama James artık orada değildi. Telaşlı bakışlarını çiçek bahçesinin içerisinde gezdirdi. Fakat James hiçbir yerde gözükmüyordu. Muhtemelen müşteri olan kişinin tekrar içeri seslenmesiyle Felix adımlarını hızlandırarak kapının oradaki müşteri bekleme alanına gitti. Adam yüzünde bir gülümseme ile Felix'e bakıyordu.
''Merhaba, siz mi ilgileniyorsunuz?'' Dedi.
Felix adama gülümseyip son kez çevresinde göz gezdirdi. James nereye kayboldu diye düşündü. Bakışlarını adama çevirdi. Yaklaşık kendi boylarında sarı saçları olan bir adamdı. Giyimini inceledi. Üzerinde siyah bir tshirt ve siyah kumaş bir pantolon vardı. Üşümüyor mu acaba diye düşündü.
''Merhaba, Hoş geldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim.'' Dedi Felix, biraz kısık çıkan ses tonuyla.
İlk iş deneyimi olduğundan ve çiçekler hakkında henüz fazla bir şey bilmediğinden oldukça gerilmişti.
''Ben gül almak istiyordum. Acaba renklerini görebilir miyim?'' Dedi adam yüzünde naif bir tebessümle.
Felix soru bildiği yerden geldiği için fazlasıyla mutlu olmuştu. Gülleri ona gösterebilirdi ama ne kadara satıldığı konusunda hiçbir bilgisi yoktu. Belki de bana verilen defterde yazıyordur diye düşündü. Çocuğa aynı şekilde gülümseyerek onu takip etmesini söyledi.
''Buyrun bütün renklerimiz bu şekilde. Beğendiğiniz var mı aralarında ya da özellikle aradığınız bir renk.'' Dedi Felix, kendinden emin bir ses tonu ile.
Bu zamana kadar birçok kez farklı yerlerde bulunup bir sürü kişi ile tanışmış olmanın avantajını kullanmaya çalışıyordu. Adam doğruca güllerin bulunduğu yere ilerleyen Felix'in peşine takıldı. Bir yandan da dikkatle Felix'i izliyordu. Felix güllerin yanına ulaşınca gülümseyerek gülleri işaret etti. Adam şarışın oğlanda olan bakışlarını güllere çevirdi. Yüzüne memnun bir gülümseme yerleştirip siyah güllere baktı. Bu sefer de Felix güllere bakan sarışın oğlanı incelemeye başlamıştı. Oldukça yakışıklı bir adam diye düşündü. Kemerinin kenarında duran bıçak kınısı dikkatini çekmişti. Bir insan neden kemerinde bıçak taşır ki diye düşündü. Adam bir şey söylemek için Felix'e döndüğünde sarışının kemerinde taşıdığı bıçağa baktığını fark etmişti.
''Bıçak taşımam garip geldi sanırım.'' Dedi, mahcup bir tavırla.
Felix bakışlarını hızlıca adamın yüzüne çevirdi. Onu incelediğini fark ettiği için biraz utanmıştı.
''Kusura bakmayın. Bir an gözüm dalmış.'' Dedi Felix aynı adam gibi mahcup bir ifade takınarak.
''Önemli değil. Muhtemelen her gün yanında bıçak taşıyan biri görmüyorsunuzdur. Aile yadigarı olduğu için taşımayı seviyorum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guard Angels / Hyunlix
FanfictionFelix doğduğu günden beri sebebini bilmeden birilerinden kaçmıştı. Ta ki bir gün barda o siyah saçlı oğlana denk gelene kadar. Küçüklüğünden beri sakladığı güçleri artık sır olarak kalabilecek miydi? Canlılar aleminde nefes alması yasaklanmışken...