"Eski bir inanışa göre;
her iç çekişte kalp bir damla kan kaybedermiş."
'William Shakespeare'"Baba"
Sesin geldiği yöne döndüğünde minik kızın gözlerindeki parlamaya baktı adam hayran hayran."Gel kızım" dedi elini uzatarak.
Kendisine uzatılan eli sıkı sıkı kavradığında yerde duran fidana çevirdi bakışlarını Songül.
"Baba" dedi derinlerden gelen içten bir nidayla. "Bu limon ağacı mı?"
Duyduğu soru ile acılı bir bakış yerleşti adamın gözlerine.Yüreğinde; çıktığı bu çetrefilli yolun tarumar edeceği taze bir hayatın hezimeti olsa da gülümsedi usulca.
"Evet kızım" dedi sesli bir nefes verip. "Bu bir limon ağacı"
Yere eğilip, fidanın yapraklarını sevmeye başladığında sevinçle çınladı küçük kızın sesi bu defa.
"Ben limon ağaçlarını çok seviyorum diye mi aldın bunu?"
"Evet, canım kızım" dedikten sonra küçük kızın saçlarına dokundu adam usulca. Yorgun ve endişeli hali yüzünün her halinden anlaşılsa da derinleştirdi gülümsemesini.Küçük kızın gözlerinde gördüğü ışık onu yerle bir ederken sessiz bir iç çekiş firar etti dudaklarından.
"Bir gün" dedi içinden. "Eğer bir gün, yeniden bir limon ağacı yeşertmeye çalışırsan ve ben; o gün hayatta olursam o ağacı seninle birlikte büyütmek için elimden geleni yapacağım. Sana söz.
Çünkü kızım, çünkü Songül'üm; limon ağacı ölümsüzlüğü simgeler."
🕊️
Karşısında duran adamın gözlerine bakarken aklını kaçırmış olabileceğini düşündü Songül. Hem bu kadar gerçek, hem de bu kadar hayali andıran bir rüya görmemişti şimdiye kadar.Zihni allak bullak olmuş, korku ve endişenin vücuduna aynı anda istila etmesi ile başı dönmeye başlamıştı.
Bedeni bir yaprak gibi titrerken acı bir "hayır" döküldü dudaklarından. "Gerçek değilsin sen" diye bağırdı arka arkaya.
Çünkü; hiç bir rüya bu denli gerçek olamazdı.
Kalbine keskin bir acı saplandığında kapının pervazına tutundu düşmemek için. Böğrünü delip geçen sancı ile nefes alamazken, karşısında duran adamın gözlerinde gördüğü pişmanlık ifadesi ile kabuk bağladığını düşündüğü yaranın aslında hiç kapanmadığını fark etti.
Ve şimdi o yara; kor gibi yanıp, küle çeviriyordu yaralı yüreğini.
Ne düşünmesi, ne söylemesi gerektiğini bilemeden öylece baktı karşısındaki adama. Yüzünü, kokusunu hatta sesini bile özlediği adama sarılamıyor oluşunun çaresizliği bir urgan misali dolandı boynuna.
Yüzüne değen rüzgarın narin fısıltısı kulaklarına çalınırken, alev gibi yanan bedeni buz kesti birden. Unutmak istediği geçmiş paçasına yapışmış onu karanlığa sürüklerken, kendisine bakan bir çift siyah gözde geleceğini gördü Songül.
"Ve o an; cehenemin tam ortasına düştüğünü anladı"
Aklındaki sesleri susturmak istercesine arkasına dönüp içeriye girdiğinde sadece kendi sesi yankılanıyordu kulaklarında. İç hesaplaşması ile girdiği mücadele onu bulunduğu andan soyutlamış bambaşka bir evrene taşımıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir küçük sadgül meselesi
Любовные романыTesadüf diye bir şey yoktur olması gereken olur. Songül ve Sadi'nin de hayatlarının kesişmesi tesadüf değildi olması gereken oldu. Sadi yeni hayatında Songül için her şeyini veremeye hazır. Peki Songül'ü bekleyen gerçek ne? Ve bu gerçeği kimden v...