otuz üç

129 22 9
                                    

Alev alev yanarken içi ılık nefesini üfürdü yumruk yaptığı ellerine. Atıştıran kar taneleri ısıtmaya çalıştığı kızarmış ellerine düşerken içindeki ateşi söndüremiyordu hiçbir soğuk. 

Son içtiği sigaranın kötü tadı daha damağındayken bahçedeki ağaçların arasında dolaşan karanlığı izledi sessizce. Nasıl her şeyi berbat edebildiğini sorguluyordu. En ufak detayları bile kafasında bu denli evirip çevirmişken nasıl işlerin bu hale geldiğini anlayamıyordu.

Arkasından gelen kapı gıcırtısına rağmen hareketsiz kaldı oturduğu odun yığınlarının üstünde. Az önce etrafta gezinen gözlerini tek bir noktada sabitlemiş dışarı çıkanın kim olduğunu anlamaya çalışıyordu ayak seslerinden.

"Amir'le konuştum az önce." dedi kalın bir ses. Sesin Haruto olduğunu anlamak Jihoon için zor olmamıştı. Tepkisizce kesilen ayak seslerinde kaldı aklı. 

Haruto, onun yanına gelmek yerine odun yığınlarının diğer tarafında ayakta dikilmeyi tercih etmişti. "Tabii eğer merak ediyorsan..." dedi sözlerine ima katarak.

Jihoon oturduğu yerde histerik bir gülüşle doğrulup Haruto'ya baktı. "Ediyorum, söyle."

Haruto gergin tavrını koruyarak sert bakışlarla omuzları düşmüş Jihoon'u izledi birkaç saniye. Aralarındaki sessizliği destekler gibi kar usulca yağıyordu. 

"Çok merak ettiğin için aramadın sanırım doktoru." dedi Haruto soğuk sesiyle. 

"Doğru, aramadım." dedi Jihoon gözlerini kaçırarak. "En son iki hafta önce pa-"

"Yine olmuş." dedi Haruto onun yüzüne bakarak. Jihoon'un yüz ifadesi aniden değişip gülümsemekle şaşkınlık arasında bir hal almıştı.

"Parmaklarını, kolunu hareket ettirmiş. Hatta uyanır gibi olmuş."

Jihoon elini cebine atıp arabanın anahtarını kontrol ederken Haruto başını iki yana salladı. "Sevinme hemen." dedi mırıldanır gibi. "Doktor odaya kimseyi sokmuyormuş, çok da olumlu konuşmamış."

Jihoon kaşlarını çatıp Haruto'ya doğru birkaç adım attı. "Uyanır gibi olmuş, diyorsun."

"Evet." dedi Haruto sertçe yutkunmadan önce. "Doktor çok acı çektiği için kas kasılmaları olabileceğini söyledi."

Jihoon, Haruto'nun konuşurken kesilen nefesinden bundan çok daha fazlası olduğunu anlayabiliyordu. İçine dolan korku, gözlerinde kendini belli ederken Haruto'ya bakmaya devam etti.

O, dudaklarını birkaç kez aralasa da her seferinde yüzünü buruşturarak geri kapamıştı. Konuşmaya pek niyetli değil gibiydi ve onun bu hali Jihoon'un içine büyük bir korku salıyordu.

İstemsizce hızlanan nefes alışverişine karşılık birkaç adım daha attı.  "Söylesene." dedi mırıldanır gibi. Haruto gözlerini kaçırıp çenesini sıktı dolan gözlerini saklamaya çalışıp.

"Söyle!"

Sertçe yutkunup başını aşağı yukarı salladı ve soğuktan akan burnunu çekti hafifçe. "Muhtemelen son zamanları, dedi." 

Jihoon olduğu yerde kalırken Haruto'nun yanağından bir damla hızla akmıştı. Elinin tersiyle ittirdi gözyaşını.

"Her şeyi kusursuz ayarladım, dedin Jihoon." dedi Haruto Jihoon'a olay gecesini hatırlatarak. "Alina'yı en güvenli yerde tutacağım, dedin." 

Jihoon göğsünde hissettiği düğümlerle yüzünü buruşturdu. "Onun için en güvenli yer, benim yanımmış Haruto." dedi titreyen sesiyle. "Bilemedim, yanıldım."

hide and seek ❧ jihoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin