M!
-
İlkin'in, en yakın arkadaşı Elif'le tuhaf bir ilişkisi vardı.
Bazen en iyi arkadaşlar gibi davranıyorlardı. Bazen kardeş bazen de sevgili gibi.
Ve şimdi
Yarın yokmuş gibi birbirlerini yiyorlardı.
"Ahh, Elif."
"Ah, çok iyi gidiyorsun fakat, daha iyi olabilirsin güzelim." Elif sırıtarak göz kırptı.
Elif, İlkin'in saçlarını sımsıkı kavradı ve dilini daha da içine sokmak için kafasını kendine daha çok itti.
"Siktir!"
İlkin dilini hareket ettirdi ve Elif'in daha hızlı boşalması için parmaklarını da ekledi.
Eğer onu yeterince tatmin edebilirse kaslarını istediği gibi kullanabileceğini söylemişti Elif ona. İlkin asla bu fırsatı kaçıramazdı.
Gözlerini kaldırıp Elif'in kaslarını inceledi bir süre, sadece izleyerek bile sırılsıklam olduğunu fark edince utançla işine döndü.
Elif, İlkin'e haber vermeden sıvılarını serbest bıraktı. Ani patlama karşısında şaşıran İlkin neredeyse boğuluyordu.
İlkin geri çekildi ve çok ateşli görünen, şaşkın, kumral saçlı ve terli kızla göz temasına geçerken başparmağıyla dudaklarını sildi. Aynı zamanda bir elini de kızın karnına koyup dengesini sağlamaya çalışıyordu.
Elif, İlkin başparmağını diliyle yalayarak onunla dalga geçtiğinde inledi.
"Yine ıslanmışsın." İlkin dizini Elif'in değerli incisine dokundurarak sırıttı.
İlkin, Elif'in yanına uzanırken, "Bugün biraz dinlenelim. Yarın garip, anormal bir penguen gibi yürüdüğünü görmek istemiyorum" dedi.
"Bacaklarını aç İlkin." Elif emir verdi.
"Ne neden?" İlkin sordu ama yine de Elif'in dediğini yaptı, hatta onun için yapabildiği kadar genişçe yaptı.
"Azgınım ve inlemelerini duymayı özledim." Elif sanki sıradan şeylermiş gibi söyledi.
İlkin, en yakın arkadaşı Elif'in ne kadar cesur ve direkt olduğunu görünce şaşırdı.
"İlkin'ime bak, nasıl da tatlı görünüyor." Elif dalga geçti.
İlkin iyice utanıyordu, rahatlamak adına ellerini Elif'in karın kaslarına atıp okşamaya başlayacakken Elif'in elini tutmasıyla durakladı.
"Şimdi değil tatlım."
"Sadece becer beni Elif." İlkin belini havaya kaldırınca Elif'in hafif kıkırdamasına maruz kaldı.
"Yapacağım." Elif gülümsedi.
Elif, dar mağarasına 4 parmağını birden daldırırken ona hiçbir uyarıda bulunmadı.
"Ah, kahretsin!" İlkin biraz acı hissederek inledi.
"Çok ateşlisin." İlkin başını geriye atıp hafif inlemeler çıkarırken Elif bu görüntü karşısında inledi.
Bir süre sonra Elif parmaklarını bu dar alanın içinde hareket ettirmekte zorlandı. İlkin'in duvarı en yakın arkadaşlarının parmaklarını emerken, Elif de boynuna ıslak öpücükler yağdırarak onu rahatlatmaya çalışıyordu.
İlkin yeterince rahatladığında Elif parmaklarını içeri dışarı hareket ettirmeye ve yavaş yavaş sabit bir tempo oluşturmaya başladı. Parmakları daha da derine inip ciyaklamalara neden oldu, Elif derin vuruşlara başladıktan sonra İlkin'in inleyerek karşılık vermesini sağlayınca gülümsedi.
"Daha hızlı!"
İlkin kendini kaybetmiş gibi sadece inliyor ve Elif'in kollarını okşuyordu. Tırnak izleriyle dolmuş kollarına bakıp sırıtarak daha da hızlandırdı parmaklarını Elif.
İlkin zirveye yaklaştığını hissettiğinde kaslı kollara sımsıkı sarıldı. Elif bunu fark etti, eskisinden daha hızlı hareket etti ve yavaşlamayacağı sinyalini İlkin'e verdi.
İlkin'in inlemeleri giderek arttı ve en yakın arkadaşının adını haykırarak gelene kadar sürekli yükselmeye devam etti.
"Vay be, çok sesliydi." Elif'in kıkırdaması İlkin'in yüzünü kızarttı.
Elif parmaklarını ondan çektiğinde İlkin hafifçe içini çekti, sıvılarının kendisinden aşağı aktığını hissetti ve Elif onu temizlemek için bir mendil aldı.
"Elif, hâlâ hassasım." İlkin, deliğine başka bir ıslak şeyin baskı yaptığını hissedince sızlandı.
Elif ona baktı ve İlkin, en yakın arkadaşının da istediği gibi, ne istediğini biliyordu.
"Lütfen."
İlkin'in Elif'e vermekten başka yapabileceği bir şey yoktu.
"Yemin ederim yarına boğazım mahvolmuş olacak. Umarım daha kötüsünü yaşamam."
Elif güldü. "Ne gibi?"
"Bacak antrenmanının olduğu Çarşamba günü -yani yarın- yürüyememek gibi."