_Aslında en büyük hayallerimden bir tanesi, hep birlikte bir gün dünya turu yapmak._
_benim en büyük hayalim ise zengin olmak._
_Koko, peki ya senin en büyük hayalin ne?_
Elimdeki dondurma bittiğinde bana parıltılı gözlerle bakan kızlara doğru bakışlarımı çevirdim. Daha beş dakika önce iki abimden dayak yemenin verdiği acı hissi, yerini gülümsemeye hangi ara bırakmıştı bilmiyorum. Sarı ve gri saçların arasında kaybolan hayallerimle birlikte gözlerimin önüne kömür karası saçları ile annem düşmüştü. Belki o da beni yanında isterdi, şartları aynı olmamisti. Senju zengin olduğu için her zaman anneni bulabiliriz diyordu ama ben bunu istemiyordum. Bunu isteyecek cesarete sahip değildim. Ama hayalimi söylemek, şu anki durumda absürt durmazdı.
Annemi görmek, onunla yaşamak isterdim.
_Eiii, kawaii! Minik Koko'cuga bakın siz. Annesini görmek istiyormuş._
kalbimin onun yanında ne kadar hızlı attığını bilmeyen kız, beni sarıp sarmalarken Senju ise saçlarımı karıştırmıştı. En sonunda sertçe ayağa kalkıp Akane'nin de benim de ayağa kalkmamı saglamisti.
_hadi gidiyoruz._
Nereye?
_anneni görmeye._
&&&
burada ne işimiz vardı? Tamam belki evde beni bekleyen birisi yoktu ama eminim ki Ran elinde levye ile beni beklerken Rindou'da bacaklarıma tekmelerini sıralayacaktı. İkisinin o rve geldiğimden beri oyuncağı olmak dışında birde bu iki kız vardı hayatımda. Haitani ailesinin evi sessizken evden kaçıp kaçıp gelebiliyordum yanlarına. Şimdi gecenin bilmem kaçında, Senju'un nereden aldığını bilmediğim bir adresle bu bar sokağı gibi bir yerdeydik. Elimin arasında hissettiğim el ile irkilerek dudaklarımı ısırdım ve sonunda , ismini her yere sorduğumuz kadının çalıştığı mekanın önündeydik. Karşımda duran kadın için için dna testine de ihtiyaç yoktu. Ben gibi dalgalı, siyah saçları, minik gözleri, ince bir vücudu vardı. O kadar benziyorduk ki buraya tek başıma gelsem birisi beni bu kadına getirirdi. Kırmızı ojeli tırnaklarının arasında tuttuğu sigarası ile önce ona bir şeyler söyleyen adamı dinliyor gibi yapmış, ardından ona yaklaşmasına izin vermeden elini uzatmıştı. Adam her öpücük ve dokunma başına sevgili annemin eline sürekli para koyuyordu. Yani, benim annem vücudunu satan birisiydi. Hayır, benim annem kendi oğlunu da satan birisiydi. Gözlerime toparlanan gözyaşlarını geri iterek Senju'a fısıldadım :
Geri dönsek olmaz mı?
_EN azından varlığını bilmeli._
ardından sınırlı sınırlı annemin yanına yürüyen kızın arkasından sessiz kalarak bakışlarımı Akane'e çevirdim. Etkilenmiş olsa da ortam onu çok zorlamamış gibiydi.
_düşünsene, bir gün çok zengin olduğunu. Ne kadar güzel olmaz mıydı?_
O zaman benimle oynamaktan vazgeçerdin, değil mi?
kısık, mavi gözleriyle beraber kahkaha atmış, Senju'un beni cagirmasiyla beraber bildiğim, karakteri çürük Akane'i orada bırakarak annem dediğim kadına yaklaştım. Ama ben ona yaklamasamadan o beni parmaklarıyla itip , küçük vücudumun yere düşmesini sağlamıştı.
_siz benim arkadaşıma ne yaptığınızı sanıyorsunuz?!_
'Sana en önemli şeyin para olduğunu söylemedim mi? Seni zengin bir eve vermedim mi? Şimdi neden bana bir böcek gibi ayak bağı olup midemi bulandırıyorsun?'
Param olsa, beni ister miydin?
tıpkı Akane gibi kocaman bir kahkaha atıp yanıma çökmüş, yanağımdan bir makas almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Glowing in the Dark | Kokonui.
Teen FictionInupi dedi Hajime, o soğuk ve kan donduran sesiyle ; iyi bir yol seçmişsin.