1

7 2 0
                                    

  Jeongin, her zamanki gibi çalan alarmı ile uyandı. Oturur pozisyona geçti ve bir süre odasını izledi, uykusu açılınca ayağa kalktı ve odasından çıkıp banyoya ilerledi. Ailesi evde yoktu, çalışıyorlardı ve bu Jeongin'in işine geliyordu. Banyoya gidip işlerini halletti, ellerini ve yüzünü silip çıktı. Odasına geri geldi ve dolaptan kıyafetlerini alıp giyindi. Çantasını hazırladı, odanın kapısının önüne koydu. Yatağını düzeltip çantayı sırtına taktı ve odasından çıktı.

Mutfağa gitmeden dış kapıya ilerledi, ayakkabısını çıkartıp kapının önüne koydu ve giymeye başladı, bağcıklarını da bağlayıp çıktı ve kapıyı kapattı. Hızla otobüs durağına yürümeye başladı. Birden önüne bir motor çıktı, bu motoru daha önce de görmüştü Jeongin..

"Hey, aptal tilki. Yine mi okula geliyorsun sen? Bıkmadın mi şu zorbalıklarımdan."

Jeongin cevap vermedi, kafasını yere eğdi ve motorun yanından geçip yürümeye devam etti. Motorun üzerindeki çocuk küçük bir kıkırtı bıraktı ortaya. Onunla uğraşmayı seviyordu, ona zorbalık yapmayı seviyordu. Hobi haline getirmişti artık.

Jeongin otobüs durağına yaklaştı, binmesi gereken otobüs de geliyordu. Hızla durağa ilerledi ve otobüsün durmasını bekledi. Otobüs durdu ve şoför kapıyı açtı, Jeongin otobüse bindi ve en arka koltuklara ilerledi. Cam kenarına oturdu ve çantasını kucağına aldı. Kafasını cama dayadı ve dışarıyı izledi, insanları izledi. Gülüşenler, sohbet edenler, ailesiyle birlikte gezen, eğlenen insanlar.. Derin bir iç çekti ve gözlerini kapattı. Otobüs harekete geçti ve okula doğru gitmeye başladı.

(...)

Otobüs en sonunda okul durağında durdu, herkes teker teker indi. Jeongin de çantasını sırtına taktı ve otobüsten indi, okul bahçesine ilerledi.

(...)

Sınıf kapısını açıp içeri girdiği an üzerine buz gibi su döküldü, sınıf 'arkadaşları' kahkaha atıyordu. Çok fazla ses vardı, Jeongin'in kulakları çınlamaya başladı. Sorun ıslanması değildi, sorun rezil olmasıydı..

Kafasını kaldırdı, saçlarından damlalar düşüyordu yüzüne. Camın önünde sırıtarak kendisine bakan Hyunjin ile göz göze geldi. Jeongin yüzüne söyleyemediği şeyleri gözleriyle anlatıyordu adeta.

Kulak çınlaması durdu, kafasını yere eğdi ve koşarak sınıftan çıktı. Lavaboya girdi ve kapıyı kapattı, çantasını lavabo kenarına koydu, aynada kendisine baktı.

"Çok kötü görünüyorum.. Ne yapacağım şimdi..?"

Çantasınım fermuarını açtı, içinden hırkasını çıkarttı. Üzerindeki okul formasını çıkartıp çantasına attı. Hırkayı giydi ve şapkasını kafasına geçirdi.

"Hasta olmam umarım.."

Çıkmaya hiç niyeti yoktu, tuvalette kalacaktı. Çantasını alıp en sondaki kabine girdi, kapıyı kapatıp kilitledi.
Çantasını kapının üst kısmındaki askılığa astı. Çantanın içinden orta boyda olan bir defter ve en sevdiği kalemini aldı. Çoğu zaman yaptığı şeyi yapacaktı. Klozet kapağını kapattı ve üzerine oturdu. Defteri açtı ve yazmaya başladı..

"Bıktım tüm bu zorbalıklardan, nasıl kurtulacağım? Tek yolu ölmek mi..?

  Bugün yine zorbalandım, canım yanmasa da rezil oldum.. Okula gelirken Hyunjin önümü kesti, yine ezik muamelesi yaptı, 'Hey, aptal tilki'.
Daha sonrasında ise sınıfın kapısının üzerine su koymuş, içeriye girdiğim an döküldü üzerime.. Buz gibiydi, tüm sınıf gülüyordu. O ise camın önünde durmuş sırıtarak bakıyordu bana..
Hasta olmam umarım, üzerimde şuan sadece hırka var. Üniforma ile dursaydım hastalanabilirdim..

Gerçekten aptal mıyım? Neden okula geliyorum? Geleceğim bir tek okula mı bağlı? Eğer öyleyse..neden zorbalık görüyorum..? Okul çocuklara örnek olmaz mıydı, neden okul zorbalarla dolu? Ben bunları hak edecek ne yaptım..?"

Daha bir çok cümle yazmıştı. Neredeyse 3 sayfa doldurmuştu. Öğle teneffüsü çaldı, defterini alıp çantasına koydu ve klozetten kalkıp kapıyı açtı. Açtığı gibi karşısında Hwang Hyunjin ve arkadaşı Lee Minho ile karşılaştı. İkisi de birbirinden korkutucuydu. Görmezden gelerek hızla kapıya ilerledi.

"Küçük tilki kaçıyor bizden artık Hwang, ne yazık."

Hyunjin kıkırdamıştı, zorbalık yapmayı seviyordu. Özellikle de Jeongin'e yapmayı seviyordu. Çünkü Jeongin ona göre çok güçsüz ve bebek gibiydi.

Jeongin tuvaletten çıktı, hızlı adımlarla sınıfına ilerledi. Kendisine bakan gözleri es geçerek sınıfın kapısını açtı ve içeri girdi. Anlaşılan ders bedendi, çünkü sınıfın çoğunluğu yoktu. Diğer öğrenciler de sınıftan çıktıktan sonra Jeongin sırasına ilerleyerek çantasını sırasının yanındaki askılığa astı.

Arkasını döndüğünde önünde beliren iki bedenle nefesini tuttu. Yutkunarak kafasını kaldırıp iki bedenin de yüzüne baktı, daha sonra yanlarından geçerek sınıfın kapısına ilerledi. Kapıyı açmaya çalıştığında kilitli olduğunu fark etti. İçinden büyük bir küfür savurduktan sonra gergince arkasını dönüp Hyunjin ve Minho'ya baktı.

"Ne o? Çıkamıyor musun yoksa."

Minho sırıtarak küçük bedene yaklaştı, yakasından tutarak sınıfın ortasına, Hyunjin'in önüne sürükledi ve yere ittirdi. Yere düşen küçük beden kafasını kaldırıp dolmaya başlayan gözleri ile Hyunjin'e yalvarırcasına kısa bir bakış attı.

Hyunjin, Jeongin'in ona bu şekilde bakmasını seviyordu. Jeongin'in üzerine doğru eğildi ve elini saçına götürdü. İlk önce biraz okşadı, daha sonra sert bir şekilde saçlarını kavrayarak çekiştirdi. Jeongin acı dolu bir ses bırakmıştı sınıfa, Minho ise sırıtarak yerdekileri izliyordu.

Acıyla kıvranan bedenin saçını bırakıp kısa bir göz gezdirdi. Daha sonra aklına gelen şey ile sırıtarak elini Jeongin'in hırkasının fermuarına attı. Jeongin ani bir refleks olarak eliyle Hyunjin'in elini ittirmişti. Hyunjin bu harekete az da olsa sinirlenmişti, çok fazla belli oluyordu. Hyunjin'in en sevmediği şey ise zorbalık yaptığı kişinin ona karşı gelmesiydi. Bu, onu daha çok sinirlendiriyordu.

Burnundan derin bir nefes vererek ayağa kalktı, saçlarını karıştırdı. Daha sonra sert bir tekme savurdu Jeongin'e. Minho da şaşırmıştı, bu şekilde vurmasını beklemiyordu. Ayağının hızını ayarlayamamış, fazla sert vurmuştu küçüğe..

Dolmuş olan gözlerinden yaşlar akıyordu Jeongin'in. Acıyla karnını tuttu ve kendini yere bıraktı. Gözlerini açmak istemiyordu, korkuyordu.. Hyunjin'in gözlerinden, yaptığı hareketlerden. Hyunjin'den korkuyordu. Hyunjin ne yaptığını en sonunda fark etmişti, kaşlarını çatarak bir Minho'ya bir yerde kıvranan çocuğa bakmıştı.

Daha sonra Minho'ya bakarak çocuğu işaret etti. Revire götürmesini söylemişti, üzerini düzeltip sınıf kapısına doğru ilerledi ve cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Son bir kez arkasını dönüp baktığında içinin açıdığını hissetmişti ve bu durum, hiç hoşuna gitmemişti..

Sınıftan çıktı ve merdivenlere doğru ilerledi. Merdivenleri ikişerli ikişerli çıkarak teras kata geldi. Kapıyı açıp dışarı çıktı ve huzurla bir nefes aldı. Teras katı genelde boş olurdu, çünkü burası Hyunjin ve çetesinin mekânı sayılıyordu. Buraya girmek için izin alınmalı veya Hyunjin'in önemsediği biri olunmalıydı.. Cebindeki sigara paketini çıkartırken boş bir duvara doğru ilerledi ve yere oturdu.

Çıkardığı sigarayı dudaklarının arasında sıkıştırarak çakmak yardımı ile sigarayı yaktı. Daha sonra gözlerini kapatıp kafasını duvara dayadı ve sessizliğin içinde sakin bir şekilde gözlerini dinlendirmeye başladı..

________________

Hayır hiç beğenmedim.. Tam olarak 956 kelime oldu sanırım. Umarım beğenmişsinizdir..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Diary // HyunİnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin