kapı zilinin bir anda çalması türk'ü tedirgin etmişti.
"kim o?" hiçliğin içine fısıldadı, sakin bir adımla dairenin kapısını açmak üzere ilerleyerek.
karşısında beliren ingiliz adam gülümseyerek selamladı onu. "habersiz geldiğim için kusura bakma, sadece nasıl olduğunu görmek ve sana arkadaşlık etmek istedim." aslında içine aniden gelen bir dürtü yüzünden türk'ün evine gitmişti ama bunu söyleyemezdi.
"sorun değil, içeri gel." dedi ve diğerinin geçmesi için kenara çekildi.
"teşekkür ederim." dedi ingiliz ve girer girmez daireyi incelemeye koyuldu.
güler, jude'un her yeri incelemesini izlerken güldü. dairesi ne en büyüğü ne de en lüksüydü, tablolar, küçük figürler, hatıra fotoğrafları ve madalyalar gibi bazı dekorasyonların yanı sıra ihtiyaç duyduğu şeyler vardı. bellingham beş yaşında olduğu anlaşılan arda'nın fotoğrafından gözlerini alamıyordu, düşünceleri yalnızca omeganın o yaşta ne kadar sevimli göründüğünü ve o sevimliliğini kaybetmediğini övmek üzerine kuruluydu.
"evin çok güzel," eski fotoğraftan uzaklaşıp kanepede oturan omegaya doğru dönerek konuştu. en küçüğü ona gülümsedi ve başıyla yanındaki kanepeye oturmasını işaret etti.
bellingham, arda'nın gösterdiği yere oturdu ve ikili kulüp meseleleri hakkında konuşmaya başladı. şakalar, gerçekler ve kahkahalar arasında hoş bir ortam yaratmışlardı; jude'un saldığı tatlı şarap feromonları bunu gösteriyordu, evdeki tek feromon onun feromonlarıydı ve bu, alfanın odaya ilk girdiğinde fark ettiği bir şeydi.
dairede herhangi bir feromon izi yoktu ve bu da evin baskın bir omeganınkinden ziyade bir betanınkine benzemesine neden oluyordu. alfa nedenini merak etmişti ama geldiğinden beri sormaması gereken şeyleri sorduğu için kovulmak istemiyordu, bu yüzden merakının onu yenmesine izin vermemek için elinden geleni yapacaktı.
(çabası uzun sürmedi)
"bir sorum var..." dedi usulca.
"nedir?" arda ona merakla bakarak sordu.
"dedikoducu göründüğüm için özür dilerim ama..." kısa bir süre durakladı. güler'i rahatsız etmek istemiyordu fakat merakı onu öldürüyordu. "dairende neden feromon yok?" sonunda sordu.
jude susmuş, arda düşüncelere dalmıştı, ingiliz'e nedenini söyleyip söylememe konusunda kendini sorguluyordu, jude ise güler'i rahatsız ettiği için içinden yüz elli farklı dilde kendine küfrediyordu.
"sorun şu ki, feromonlarımı saklamak için her zaman bastırıcılar ve haplar kullanıyorum, bu yüzden onları asla hissetmiyorsun ve bu yüzden burada hiç yok." diye yanıtladı, oluşan sessizliği bozarak.
"ancak bu sadece maçlar için gereklidir, çünkü sürekli kullanım sana ve kurduna zarar verebilir... neden bunları sürekli kullanıyorsun?" eskisinden daha da kafası karışmış bir şekilde sordu.
"biliyorum ve bu yüzden doktorum bunları kullanmamı yasakladı. ama onları kullanıyorum çünkü..." birkaç saniye sessiz kaldı, bu değinmeyi sevdiği bir konu değildi ama bunu aşması gerektiğini biliyordu. "bazıları feromonlarımın çok güçlü olduğunu ve çok mide bulandırıcı bir aromaya sahip olduğunu söylüyor, bazıları ise bunun korkunç olduğunu ve sadece kusma isteği uyandırdığını söylüyor, bu yüzden sürekli baskılayıcı kullanmaya başladım, kimseyi rahatsız etmek istemedim." dedi, gözleri yerde ve boğazında bir yumru oluşmuşken.
jude birisinin omegasına o korkunç şeyleri söylediğini düşününce sinirlenmeye başlıyordu, kurdu sinirlenmişti, arda'ya kötü davranan aptalların kafalarını koparmak istiyordu. ama omeganın başını öne eğmiş ve üzgün bir ifadeye sahip görüntüsü, neredeyse tüm öfkesini sildi ve bellingham'ın içgüdüsel olarak ona sarılmasına, sırf bazı aptalların söyledikleri yüzünden sağlığını riske atmamasını kulağına fısıldamasına neden oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yanlış zamanlama | arda & bellingham
Fanfictionjude, pek de müsait olmayan bir zamanda arda'yı ziyarete gitmişti. tüm hakları @_Roni_Yeager üzerindedir.