İnsan yapmadığı bir şey için kendinden şüphe duyar mıydı? Ben duyuyordum, işte. Hayata öylesine güvenmiyordum ki her fırsatta bana çelme takacağından şüpheleniyordum çünkü hayat hiçbir zaman stabil ve rahat değildi. En azından benim için...
"Ne oldu? Ne dediler?"
Serkan alt dudağını içeri doğru kıvırıp ıslattı. Gözlerini kaçırıp ayağa kalkmıştı. Uzun adımlar atıp verandanın çatısından uzaklaşarak görüş açısını genişletti. Elleri belindeydi, başını yukarı doğru kaldırıp sonrasında önüne eğmişti. Arka taraftan verandanın merdiveninden gelen gıcırtıyla başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Sinan. Sinan buraya kendiliğinden gelmişti. Herhangi bir şeyden haberi varmış gibi görünmüyordu. Sakinleşmişti. Eğer Serkan'ın öğrendiği şeyi öğrenmiş olsaydı belki onun da ifadesi değişebilirdi.
"Serkan Abi, nerede?" dedi bana daha önce namlu doğrultmamış gibi normal bir biçimde. Onunla konuşmak istemediğimden Serkan'ın yaptığını yaparak bakışlarımla anlaşmayı denedim ama becerememiştim. Adam benim mimiklerimi taklit edip sonrasında göz kırparak ne demek istiyorsun, demişti. En sonunda dayanamayıp başımla işaret edip gözlerimi irileştirdim. Sinan gösterdiğim yere baktığında Serkan'ı bulabilmişti.
"Ne yapıyor orada tek başına?"
Bunu ben de merak ediyordum. Sakinleşmeye çalışıyor desem... Öfkeli değildi. Benimle ilgili bir karar vermek istiyor desem... Ben masumdum. İyi de öyleyse ne duymuş ve buradan uzaklaşma gereği duymuştu?
"Bilmem, poz kesiyor herhalde."
Sinan yüzünü buruşturup beni anlamadığını belli etti. Kollarını bağladıktan sonra bir elini çenesine götürüp dediğim şeyi düşündü. Böyle durduğunda komik görünüyordu.
"Poz mu kesiyor? Nasıl poz kesilir ki?" diye sordu. Başımı yana atıp Serkan'ın duruşunu bir sanat eserini izliyormuşçasına izledim. Vücudu karanlığın içinde bir heykel gibi duruyor, ben buradayım bana bakın dercesine etrafın ilgisini çekiyordu. Esen rüzgara rağmen bozulmayan saçları ve kusursuz şekilde kısaltılmış sakallarıyla bir modeli andırıyordu.
"Böyle kesilir, işte. Sor abine, öğretsin sana." dedim hayran bir şekilde. Adam benimle burada durup abisinin arkasından konuştuğunu fark ettiğinde kollarını çözüp siyah ceketini düzeltti. Ceketin önünü ilikleyip abisinin yanına gitti. Gerçekten "Poz nasıl kesiliyor?" diye soracak olabilir miydi? Serkan'ın yanına gittiğinde Serkan elini belinden çekip adama bazı talimatlar verdi. Bağırmıyordu, öfkeli değildi. Sonunda Sinan diğer tarafa doğru ilerlediğinde Serkan uzaklardan dönüp bana doğru baktı. Bahçe aydınlatması yüzüne yansıyordu. Şu anda elimde bir telefon olsaydı bu görüntüsünü kesinlikle kayıt altına almak isterdim ama yüzü muhtemelen karanlıkta kalırdı. Belki de onun telefonuyla çekmeliydim, onunkinin son model telefonlardan olduğuna emindim. Serkan yavaş adımlarla yanıma gelip başımda durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVENTURİN
General FictionTemiz ve berrak bir geceydi. Yıldızlar kendi arasında sanki hangimiz daha parlak diye aralarında yarışıyorlardı. Şehirden bu kadar ışık yansırken yıldızlar nasıl bu kadar güzel görünebiliyordu? Hayat vardı, umut vardı, insanlar mutlu olmak için bir...