Işık gözümü rahatsız ediyordu. Tepemde dikilip bağıran kadınının sesi, damlayan serumun sesi de. Pıt, pıt, pıt...
Tüm vücudumda dayanılmaz bir acı vardı. Tüm kemiklerim kırılmış gibiydi. Ölüyor muydum? Zaman durmuş muydu benim için? Tik tak, tik tak, tik tak...
Ben yapmıştım bunu kendime. Ben istemiştim ölmeyi. Neden? Ne uğruna? Ne için kendimi bir arabanın önüne atmıştım? Hatırlamıyordum. Acı düşünmemi engelliyordu. Ne için yaptıyzam bunu kendime, umarım değmiştir çektiğim acıya.
Ölüyor muydum? Kimsem var mıydı? Abi... Abim vardı benim. Beni herkesten, herşeyden çok seven bir abim vardı. Ölürsem ona ne olurdu? O yalnızlığı sevmezdi. Ben de sevmem. Ben annemin yanına gidersem yalnız kalmam. Peki abim? Onun benden başka kimsesi yoktu ki!
Anne! Ben ne yaptım? Düşünemedim, bunu kendime yaparken abimin halini, ona ne olacağını hiç düşünemedim. Bencilim ben. Gençliğimin baharında aptalca bir hareket yapıp intihar etmiş, ne abimi, ne de kendimi düşünmemiştim. Kızdın mı bana anne? Abim çok kızar mı bana?
Hatırlıyorum. Onun için! O beni sevmeyip aşkımla dalga geçti, beni herkese rezil etti diye. Koskoca sekiz yıldır ona aşıktım ve ondan başka yaşama sebebim olmadığını düşünüyordum. Ne kadar da aptaldım. Ne kadar da acınası bir durumdaydım ki hayatımı bir erkeğe zincirleyecek kadar çaresizdim...
Anne. Çok kızmıştım sana gözümün önünde kendini astığında. İlk başta ne olduğunu anlamamış, abime seni sormuştum günlerce. Abim daha 18 yaşındaydı. İçi kan ağlaya ağlaya "Gelecek." Demişti 4 yaşında olan bana. Acısını benim için kalbine gömmüş, gıkını çıkaramamıştı. Sadece bir keresinde belki yanına gelirim diye senin yaptığın gibi kendimi asmaya kalktığımda avazı çıktığı kadar bağırmış, saatlerce azarlayıp gece korkudan ağladığım sırada yanıma yatıp benimle beraber hüngür hüngür ağlamıştı. Zaten abimi ilk ve son kez ağ.arken görüşümdü.
Anne şimdi anlıyorum çektiğin acıyı. Sen de beni anlıyorsun değil mi? Anne. Hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini biliyorum ama pişmanım. Ölmek istemiyorum, abimi yalnız bırakmak istemiyorum. Anne, lütfen yardım et!
Üzerinde uzandığım şey hareket etmeye başladığında gözüm bulanık da olsa seçebiliyordu etraftakileri. Beyaz bir tavan vardı. Gözümü kaydırmayı başarabildiğimde etrafımda bir düzine insan olduğunu görebilmiştim. Sanırım doktorlardı. Aralarından biri farklıydı; bana çarpan kadın. Endişeli gözlerle bana bakıyordu. Ölürsem onun da hayatını mahvedecektim.
Kulaklarım sesleri algılamaya başladığında sarışın, sanırsam stajer olan kız kırklarındaki doktora "Dilay Afşa Alagün, 17 yaşında. Trafik kazası, araba çarpmış..." derken kulaklarımda sağır edebilecek bir çınlama koptu. Gerisini algılayamadım.
Beni sanırsam sedyeden alırlarken kaburgalarım tekrar kırılırcasına ağrımaya başladığında kulaklarımı çığlık sesi doldurdu. Çığlıkların benden yükseldiğini çok geç algılayabilmiştim.
En sonunda makineden gelen sesler değişmeye, bilincim yavaş yavaş kapanmaya başladı. Son duyduğum şey doktorlardan birinin "Komaya giriyor!" Değişiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜM EVREN
FantasyGeçirdiği kaza sonucunda komaya giren Afşa, kendini evrenin bilinmezlik dolu kollarında bulur. Ona bu macerada eşlik eden arkadaşlar edinir.