Bölüm 8

34 10 0
                                    

"Neden? Şimdi yakın arkadaş mı oldunuz? Ne zamandan beri?" Arthur gözlerini devirdi."

"Evet bir yakın arkadaşız, Merlin. Bu senin için neden şaşırtıcı?"

Ah. Gerçekten acıttı. Arthur yalnız olduğunu biliyordu ama her şeyinden gerçekleri duymak çok acı veriyordu. Merlin muhtemelen Arthur'u incittiğini fark etti ve açıklama yaptı. 

"Ben sadece... o senin yaralarını benden önce biliyordu, Arthur. Babanın sana uyguladığı şiddeti bildiği için kazara bana vurduğunda sana saldırgan bir şey söylemedi." 

Arthur yüzünü buruşturdu. O anı unutmak istiyordu. Homurdandı. 

"Sana söyledim. Bir keresinde beni baygın halde buldu, ona söylemek zorunda kaldım. Şimdi lütfen onu çağırabilir misin? Bir kez olsun, uşağım ol."  Bunu bu şekilde, sert bir şekilde, söylemek istemiyordu. Merlin ayrılmadan önce yüzünü buruşturmuştu. Arthur yine kalbini kırmıştı. O ise yaramazdı. Yaptığı her şey sanki başka birine zarar veriyormuş gibi görünüyordu. 

"Yalnızken, bu kadar zayıfken nasıl kral olabilirim?" diye boşluğa fısıldadı. Merlin'in ruh eşi olduğunu duymanın da ona faydası olmadı. Aslında bir felaketti. Prens, Gaius onlara ruh eşleri olduklarını söylediğinde Merlin'in gözlerini gördü. Mutlu değildi, endişeliydi. Arthur gözlerinde tiksinti olduğunu düşünmüştü ama emin değildi. Belki kendinden nefret etmek için daha fazla olsun diye tiksinti görmek istiyordu. Tanrım, çok zavallı bir adamdı. 

Sadece yere yatmasına izin verdi. Babası onu görseydi bir prens gibi davranmadığı için çok kızardı. Ama Arthur'un umrunda değildi. Yerin soğukluğunu teninde hissedebilmek için gömleğini çıkardı. Gözlerini kapattı ve mutlulukla iç çekti. 

"Ne yapıyorsun, prenses?" Arthur isteksizce gözlerini açtı ve aptalca sırıtan Gwaine'e mırıldandı. 

"Merlin nerede?" 

"Bize yiyecek getirecek, bu gün hiçbir şey yemediğini söyledi. Şimdi bana cevap ver." 

Arthur küçük bir çocuk gibi omuz silkti. 

"Artık yerin bir parçasıyım. Artık burada yaşayacağım." 

"Peki, senin üzerine basabilir miyim?" Arthur homurdandığında Gwaine güldü ve gömleğini çıkardı. 

"Ne yapıyorsun?" 

"Sana katılıyorum, prenses. Asıl kıçın yalnız olmamalı. Prensin yanına uzandı ve tısladı. 

"Soğuk." 

"Mesele de bu." Sessizce yere uzanmaya devam ettiler. 

"Merlin'in benden sıkıldığını mı düşünüyorsun?" 

Gwaine dönüp ona sanki Arthur şimdiye kadarki en aptalca şeyi söylemiş gibi baktı. 

"Arthur, eğer bir kurbağaya dönüşseydin Merlin seni sonsuza kadar cebinde taşırdı, sen ne sikimden bahsediyorsun?" 

Arthur, Gwaine'e bakmaktan kaçındı ve farkına bile varmadan parmaklarıyla oynadı. 

"Beden sıkıldığını hissediyorum. Onunla aynı fikirde olmadığımdan değil." 

"Arthur. Bana bak." Gwaine doğruldu ve Arthur'un çenesini nazikçe tuttu. Arthur isteksizce ona baktı. 

"Kendinden bıkan tek kişi sensin. Seni seviyoruz. Piç babanın seni kırdığını biliyorum ama değerini bize defalarca göstermek için yanında olacağız." 

Arthur artık kendini yalnız hissetmiyordu. 

"Yemeğini getirdim- Yerde ne yaptığınızı düşünüyorsunuz lan hem de... çıplak bir şekilde?" 

"Az önce prensini becerim." 

"Gwaine!" Arthur öfkeyle kızardı ve Gwaine'e tokat attıktan sonra giyindi. 

"Tamam, tamam. Yapmadım, Merlin, bu yüzden hala prensesimizle bir şansın var." 

"Güven bana Gwaine, Arthur'u istesen bile ben buradayken hiç şansın olmaz." 

"Tanrım, durun. cinsel şakalar olmadan yemek yiyebilir miyiz?" Sessizce yemek yemeye başladılar. Arthur'un hiç iştahı yoktu ama biraz yemeye çalıştı çünkü Merlin'in gözlerinin üzerinde olduğunu hissedebiliyordu. 

"Merlin sadece yemeğini ye. Bana kırılacakmışım gibi bakma." 

"O halde sen de kırılacakmış gibi davranma! Ne oldu bugün çok tuhaf davranıyorsun." 

Arthur cevap vermedi. Sadece yemek yemeyi denedi ama başaramadı. Gwaine içini çekti çatalı eline düşürdü. 

"Arthur ondan bıktığın için onu terk edeceğini düşünüyor." 

Enchanted To Meet You /MerthurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin