Merlin'in memleketi olan Ealdor'a sonunda gelmişlerdi. Arthur, Merlin'e yaklaştıkça iyileşeceğini düşünmüştü ama öyle olmamıştı. Titremesi daha da kötüleşti, vücudu fazla zayıf düşmüştü.
"Merlin'i böyle görmek istemiyorum." Köye girmeden önce fısıldadı Arthur.
"Nasıl, onun yüzünden mahvolmuşsun gibi mi? Bu onun hatası." Elyan onu dirseklerken Gwaine sert bir şekilde konuştu.
"Ne? Yanlış değilim. Arthur'u böyle görmekten nefret ediyorum. Güçlü prensimiz artık yardımsız ayakta bile duramıyor ve bu tamamen Merlin'in hatası."
Bu acıydı. Arthur, Gwaine'in bunları kendisini incitmek için söylemediğini biliyordu ama yine de acı veriyordu.
"Öyle değil, Gwaine." diye bağırdı. "Babamdan dayak yemek, babamın günahlarından dolayı acı çekmem onun suçu değil. Beni korumak onun işi değil. Daha fazla buna dayanamadı ve gitti, tamam mı? Biz sadece benim ölümümü engellemek için buradayız, onu suçlamak için değil. Hadi gidelim."
Arthur yürümek için Lancelot'un koluna tutundu. İnsanların sesleri yükseliyordu. Çocukların neşeli çığlıkları, işlerini bitirmek için koşuşturan insanlar... Derken prens sonunda Merlin'i gördü. Bir ağaca yaslanmış bir adama gülümsüyordu.
Arthur kalbinde bir kıskançlık hissetti. Ve ihanet. Bunu hissetmeye hakkı olmadığını biliyordu ama elinde olan bir şey değildi. Arthur günlerdir acı çekiyordu ama Merlin çekmiyordu. Hem de hiç.
"Efendim... Arthur. Nefes al." Lancelot ona doğru fısıldadı.
"Ben- ben... Belki de buraya hiç gelmemeliydik."
"Merlin!" Gwaine'in bağırmasıyla herkes ona baktı. Arthur sevgilisine bakmaya cesaret etti. Merlin'in gözleri büyümüştü ve onlara doğru yürümeye başlamıştı. "Arthur? Burada ne yapıyorsun?"
Arthur'un bacakları onu artık taşıyamıyordu. Şövalyeler onu tutmaya çalıştı ama yere düşmesini engelleyemediler.
"N-neden böyle oldu?! Gittiğimde yaraları tedavi edilebilir durumdaydı."
"Gittin, değil mi? Bu yüzden onun hakkında soru sormaya hakkın yok."
"Gwaine, lütfen."
"Çocuklar, daha sonra tartışırsınız! Prensi evime taşıyın, acele edin. İyi görünmüyor."
Arthur, Merlin'in annesi Hunith'in konuştuğunu fark etti ama onu selamlamak için gözlerini açamadı. Çok üşüyordu.
"B-ben üşüyorum. Ç-çok üşüyorum." Birisi onu gelin usulü kucağına aldı.
"Sorun değil, prenses. Bunu çözeceğiz, tamam mı? Merlin'le konuşacaksın ve yeniden ısınacaksın."
Arthur arkadaşına cevap vermek istedi ama buna vakti bile kalmadan karanlık onu kucaklamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enchanted To Meet You /Merthur
Fanfic*Çeviridir *Tamamlandıd *** Peki ya Arthur da sihir yapabilme yeteneğine sahip olsaydı? Ya bunu saklaması gerekiyorsa ve sanki bu da yetmezmiş gibi diğer bütün sihir kullanabilme yeteneği olan insanlarla arasında tuhaf bir büyü bağına sahip olsaydı...