"Aşkım," Sevgilisinin şefkatli sesiyle uyandı. Gözlerini açtığında evlerinde olduklarını gördü. Camelot'talardı. Titreyerek içini çekti. Aslında hazır değildi ama buna mecburdu. Sorumluluğu alması gerekiyordu, kaçış yoktu. Yere indi.
"Hey."
Merlin'e döndü. O da gergindi ama prensi rahatlatmak için gülümsemeye çalıştı.
"İyi olacağız." Alınları birbirine değdi. Nefesleri birbirine karışıyordu.
"Sana çok aşığım." Arthur fısıldadığında Merlin gülümsedi.
"Ve sana aşığım. Unutma, her evrende buluşacağız. Aşkımız tarih kitaplarında yazacak."
Arthur kıkırdadı.
"Dünya bize hazır değil."
"Üstesinden gelirler."
Arthur ona güç vermek, ondan güç almak için Merlin'i öptü.
Harlan öksürdü. "Kıskançlığım bir yana, gerçekten taşınmaya ihtiyacınız var. Baban orada parti veriyor gibi görünüyor, Arthur."
Tanrım, idam edilmeyi bekleyen bir büyücü olmalıydı, belliydi. Kalabalık vardı, yalvarışlar vardı. Arthur yüzünü buruşturdu.
"Babam bizi görünce ne yapacak, bilmiyorum, çok kızmış olmalı, dikkatli olun. Halkımı korumalısın. Önceliğimiz her zaman olduğu gibi kadınlar ve çocuklar."
Başlarını salladıklarında kalabalığa doğru yürümeye başladı. Sanki şüphelenmiş gibiydi. Kalabalığın önünde bir büyücü direğe bağlanmıştı. O kadar gençti ki Arthur'un kalbi acıyordu. Uther de oradaydı. Arthur ona baktığında bir baba göremedi, sadece bir canavar görebiliyordu. Onun vahşiliği Arthur'u korkutuyordu.
Bağırdı.
"Baba! Derhal dur!"
Herkes arkasına döndü. Şok içindeydiler ama kralları değildi. Arthur babasının karşısına çıkana kadar onlara doğru yürüdü.
"Bundan sonra halkıma zarar vermene izin vermeyeceğim."
Uther güldü. O kadar soğuktu ki Arthur ürperdi.
"Sen mi? Bu vatana ihanettir, oğlum. Ben ölene kadar sen bir hiçsin. Onu görüyor musunuz halkım, sanki sizi önemsiyormuş gibi davranıyor ama umursamıyor! Eğer umursuyorsa, pis bir büyücüyü kurtarmaya çalışmazdı!"
Arthur halkına bakmak için döndü. Aralarında Merlin'i görebiliyordu, kaygılıydı, güzel aşkı, onun için, kendi kendine fısıldadı, onun için güçlü olmalısın.
"İhtiyacın olduğunda sihir kullandığını biliyorlar mı, baba?"
Bir nefes alma sesi yükseldiğinde Uther'in yüzü soldu ama Arthur durmadı ve insanlara bakmaya devam etti.
"Uşağımı benden ayırmaya çalıştı," devam etmeden önce Merlin'e gülümsedi, "Aşkımı," Nefesi artık Uther'den geliyordu, Arthur'a doğru yürümek için bir hamle yaptı ama hareket edemiyordu. Arthur bunun Merlin'in büyüsü oluğunda yemin edebilirdi.
"Benden ayırmaya çalıştı çünkü onda sihir var. Onu büyüyle sürgüne gönderdi, ne kadar ironik, değil mi? Daha da kötüsünü öğrenmek ister misiniz? Ben sihirle doğdum."
"Arthur, şunu hemen kes, ben-"
"Ne, baba, her zaman yaptığın gibi beni yaralayacak mısın? Büyü yeteneğim olduğunu biliyordun bu yüzden benden de nefret ediyordun. Beni öldürmedin ama daha kötüsünü yaptın. Bana vurdun, beni aç bıraktın. Hep acı çektim. Ve bende şöyle bir lanet de var; ne zaman bir büyü kullanıcısını incitsen ben de inciniyorum. Hatta bunu senden sakladım çünkü senin elinde eğlence malzemesi olabileceğini biliyordum. Senin yanlışların yüzünden neden benim acı çekmem gerekiyor?"
Şövalyeleri artık babasını tutuyordu. Dizlerinin üzerine çökmüştü ve oğluna nefretle bakıyordu. Arthur üzüntüyle başını salladı.
"Neden beni hiç sevmedin, baba, sen her zaman benim kahramanımdın."
Kılıcını kaldırdı ama elleri titriyordu.
"Arthur dur," Merlin onu arkasından tuttu. "Leon,"
En sadık şövalyesi emri anladı ve kılıcını kaldırdı. Ardından Merlin eliyle Arthur'un gözlerini kapattı. Ancak Arthur babasını çığlıklarını duyabiliyordu. Bacakları onu taşıyamıyordu ama aşkı hala onu tutuyor kulağına "Çok cesurdun, artık güvendesin." diye fısıldıyordu.
Gözlerini açtı. Babasının cesedi oradaydı, kanlar içinde, soğuk. Diz çöktü ve açık olan gözlerini kapattı.
Tekrar ayağa kalktığında halkına baktı. Sarsılmışlardı, üzgün görünüyorlardı ama kızgın değillerdi. Lancelot ve Percival, Uther'in cesedini götürürken Harlan ve Gwaine'de büyücüyü çözüyorlardı. Leon ve Merlin yanındaydı, Merlin onun elini tutuyordu.
"Kralınızın ölümüne tanık olduğunuz için üzgünüm ama o sizi incitiyordu, bizi incitiyordu. Şu ana kadar sizi koruyamadım, tüm içtenliğimle özür dilerim. Ama bundan sonra hepinizin güvende olacağınıza söz veriyorum. Sihir kullanıcısı olsun ya da olmasın, sizi koruyacağım. Siz benim halkımsınız ama aynı zamanda bende sizden biriyim."
Bir sessizlik oldu. Ardından birisi bağırdı Arthur gülümsedi, bu Sonya'ydı.
"Kralımız çok yaşa!"
Sonra tüm insanlar 'kralımız çok yaşa!' diye bağırdılar. Arthur, Gwaine'in tutkulu haykırışını kulaklarında duyabiliyordu. Merlin'e baktığında gülümsedi. İyiydiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enchanted To Meet You /Merthur
Fanfic*Çeviridir *Tamamlandıd *** Peki ya Arthur da sihir yapabilme yeteneğine sahip olsaydı? Ya bunu saklaması gerekiyorsa ve sanki bu da yetmezmiş gibi diğer bütün sihir kullanabilme yeteneği olan insanlarla arasında tuhaf bir büyü bağına sahip olsaydı...