bölüm 3; Adın çok güzelmiş

78 8 2
                                    

Güneşin ilk ışıklarının yüzüme vurmasıyla uyandım. Sabah olmuş... Neden bu kadar çok uyumuşum yahu? Kalktım ve eski püskü dolaba ilerledim, beyaz diz kapaklarımın hafif üstünde biten sade elbiseye kaydı gözlerim. Gerçekten güzeldi, aldım ve  banyoya doğru ilerledim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra kendimi kokladım, kötü kokuyordum saate baktım, 6:00'dı banyo yapabilirdim. Elbiselelerimi çıkardım ve kendimi sıcak suya bıraktım...
        -banyodan sonra-
Seçtiğim elbiseyi giymiş, saçlarımı taramıştım. Aynadan bir süre kendimi izledim, yaşanılanlara anlam veremedim. Korkuyordum ya şuana kadar yaşadıklarım bir rüyadan ibaret ise? O zaman ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum. Düşünmek istemiyordum daha fazla, düşünmezsem korkmazdım. Saat daha erken olduğu için odada durmak yerine etrafı gezmek istedim. Kral ve kraliçe dediler, SARAYDA MI YAŞAYACAKTIM YANİ?! O anda çokta heveslenmemem gerektiğini düşündüm. Söz hakkı olmayan, fakir istenildiği zaman ölüme terk edilebilecek bir köleydim. Kraliçenin  dediği gibi bir köle için fazla hayal kuruyordum. Yine boşvererek kaçtım olumsuz düşüncelerimden. Kapıyı araladım ve etrafa baktım. Aman Allah'ım... Resmen bir saraydaydım ve içerisi O kadar şık ve lükstü ki, gözlerime inanamadım. Şuan bir Disney prensesinin evindeyim desem, pekte yalan olmazdı. Bir sürü oda, bir sürü koridor ve kapı vardı. Kaybolursam  kendimle O kadar dalga geçerdim ki... Gözüme çarpan ilk koridora girdim. Çok fazla insan yoktu etrafta ve etraf oldukça sessizdi. Tabii çok ses olursa kraliçe falan uyanabilirdi. Kıçımın kraliçesi. Daha ne kadar etrafı gezdim bilmiyorum ama arkamdan birinin bana seslendiği duydum. Kafamı O tarafa çevirdiğimde Marié denen kadın buradaydı. Ayıp olmasın diye yanına gittim.

" efendim? "
                                                           " Ne işin var senin burada?"

"Ben, ben sadece etrafı gezmek istemiştim."
         
                                                         "Saat 7:00! 20 dakika sonra prensi          uyandıracaksın ama sen burada sarayı geziyorsun!"

Dedi sinirle, bende gayet yerinde bir soru sordum o an.

"Prensin odası nerede? Beni götürebilir misiniz? "

Sarayın neredeyse her yerinde saat vardı, nasılda unutmuşum! İnsan bir saate bakar, unuttun mu? Sen bir kölesin.

                                              "Tamam gel, götüreyim seni. Beni takip                      
                                                 et."

"Tamam" anlamında kafamı salladım. O da bunu bekliyor olmalı ki hemen ardından arkasını döndü ve merdivenlere yöneldi.
Bende onu takip ettim. Bir manyak gibi heyecandan merdivenlerin basamaklarını saymıştım. Tam 2 kat çıkmıştık. Odası 2. kattaydı. Tam tamına 143 basamak çıkmıştık, ardından merdivenin sonunda, hemen karşıda ki uzun koridora girdik. Sağdan 3. Odaya doğru ilerlemeye başladı. O önde ben ise biraz arkasındaydım. Nihayet odanın kapısının önüne geldiğimizde durdu ve bana dönüp konuşmaya başladı.

                                               "Prensin odası burası. Git de uyandır. "
  Tekrardan tamam anlamında kafamı salladım. O da beni burada bırakıp merdivenlere doğru gitti. Gözden kaybolana kadar izledim. En sonunda heyecanımı kenara bırakıp kapıyı çaldım. LAN MAL, ADAM ZATEN UYUYOR SEN ONU UYANDIRACAKSIN NE DIYE KAPIYI ÇALIYORSUN?!
Utançtan yerin dibine girip çıktığım anda kapıyı açıp içeri girdim. Yatağının başına geldiğimde yüzüne baktım. Acun Ilıcalı'nın bir sözü vardır bilir misiniz? HOAY MAŞALLAH. Lan bu nasıl tip? Allah özene bözene yaratmış kulunu. Annesiyle babası bunu yaparken nasıl bir dua okumuşta bu, bu kadar yakışıklı olmuş? Nasıl bir günah işlemişte taş olmuş Yarabbi? TAMAM ADELÉ SAKİN OL VE ADAMI UYANDIR. YAPARSIN ASLANIM YAPARSIN KOÇUM BENİM!

Kendime verdiğim gazlardan sonra fısıldadım.
"Prensim, uyanın saat 7:20."
Duymadı galiba, birkez daha sesli olarak söyleyeyim bari.
"Prensim uyanın, geç oldu!"
Dediğim an yataktan fırladı. O an gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve onu izlemeye başladım. Şaşkın şaşkın etrafa bakıyordu. Ben daha fazla dayanamayıp gülmeye başladığımda o da benimle birlikte gülmeye başladı. Daha sonra ilk kez konuştu benimle.

                                           "Bakıyorum da çok eğleniyorsunuz."
Dedi hafif bir sırıtmayla, o an aptallık ettiğimi anladım ve hemen cevapladım.
"Çok özür dilerim efendim. Kusuruma bakmayın."
Dedim hafif, tatlı bir telaş ile. O da bekletmeden beni cevap verdi.

                                                "Hayır, hayır telaşlanma!Özür dilemene       gerek yok!"
O da telaş yapmıştı. Yanlış anlaşılmak istemiyor gibiydi. Gülümsedim o da gülümsedi ve devam etti.
           
                                                                                      "Adın ne?"
Böyle bir soruyu beklemiyordum açıkçası, afalladım. Ama hemen cevap verdim.

"Adelé."
Dedim sakin bir sesle, o da sakin bir ses tonuyla cevapladı.

                                                              "Adın çok güzelmiş..."
   

                                                        •Son•

"Adın çok güzelmiş..." bu kadar aşık olduğunu belli etme zalimin oğlu! Ne tatlılar değil mii? Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?
İlk tanışma nasıl, beğendiniz mi?

Sevgilerle kalın, iyi kalın okurlarım.
-sarhosetmeyensarap

Lanet (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin